Hattatları yetiştiren Medresetü’l-Hattatin’in hüzünlü hikayesi
Bir kamışın şekillenmesiyle başlar tüm hikâye... Kamış şekillenir, kağıdın üzerinde mürekkebini yayar. Oluşan her bir harf, meleklerin dualarıyla korunur. Hat sanatı da böylece ortaya çıkar. Eğitim sisteminde çocukların güzel yazabilmesinde kullanılırken Batı'nın güzel sanat anlayışı içerisinde eriyip yitmeye yüz tutar. Kendi bünyesinde hat sanatçısı yetiştirecek Medresetü'l-Hattâtîn de zamanla büyük bir parçalanmayla oradan oraya savrulur. Öyle ki akademide hocaları aşağılanır, metruk binalarda ayakta kalmaya çalışır, hocaları maaşlarından vazgeçer. Sanatlarımız içerisinden dualara nail olmuş hat sanatı ve okulunun hüzünlü hikâyesini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 01.03.2019
15:27
Güncelleme Tarihi: 27.01.2022
10:31
MEDRESETÜ'L-HATTÂTİN'DE BU OLACAK BİR ŞEY Mİ?”
İbnülemin'in 'Son Hattatlar' da alaycı bir dille anlattığı Medresetü'l-Hattâtin açılış merasimindeki tuhaflıklar bu çöküşün bir tezahürü olarak görülebilir miydi? Uğur Derman'ın bu soruya da cevabı oldukça açık:
"Pek tabi... Düşünün bir kere: Daha bir ay önce Çanakkale'de, Sultan Reşad'ın deyişiyle "Savlet etmişti Çanakkal'a 'ya bahr ü berden / Ehl-i İslam'ın iki hasm-ı kavisi birden" hadisesi tahakkuk etmiş. İstanbul'da bu tarz aksaklıkların zuhuru herhalde olağan sayılmalıdır. Birini söyleyeyim: Reisü'l Hattâtin Kâmil Efendi Besmele yazmakta kullanacağı kamış kalemi açmak için, hususi bir âlet olan kalemtıraş bulunamadığından, bir kör çakıyla kalem açıyor. Tabii yazılması da bu yüzden uzun sürüyor. Medresetü'l-Hattâtin'de bu, olacak bir şey mi?"
“TEVHİD-İ TEDRİSAT KANUNU MEDRESENİN ÇANINA OT TIKADI”
Evkaf Nezâreti tarafından kurulan bir öğretim müessesesi, "ders verilen yer" manasını taşıyan bir ismi elbette tercih eder. Aynı yıllarda kadı yetiştirmek için Medresetü'l-Kudât; dini, felsefi konularda uzman yetiştirmek için Medresetül-Mütehassisîn gibi kuruluşlar da açılmıştı. Bunlar klasik medrese anlayışının ıslahı gayesini taşıyorlardı. Uğur Derman, "Şahsen daha ziyade yakınında olduğum Medresetü'l- Hattâtîn'in, kadim medreselerle hiçbir münasebeti yok, ama 3 Mart 1924'de tatbikine başlanan Tevhid-i Tedrisat Kanunu, diğerleriyle beraber oranın da çanına ot tıkamıştır." der.
MEDRESETÜ'L-HATTÂTİN'İN MEDRESELER KAPATILDIKTAN SONRAKİ MACERASI
Medresetü'l-Hattâtin binası, Hassa Başmimârı Tâhir Ağa eliyle 1770'lerde inşa edilmiş bir sübyan mektebidir. Bânisi Tersane Emini Yusuf Efendi'dir. Burasının Medrese'ye tahsisinden önce meşhur Hoca Tahsin Efendi (1813?-1881) tarafından Darü'l - İlm olarak kullanılmıştır.
1924'de kapanan Medresetü'l-Hattâtin, Müzeler Müdürü Halil Edhem Bey'in gayretiyle ve Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in yakın takibiyle, sekiz ay sonra Hattat Mektebi ismini alarak yeniden açıldı. Esasen bütün muallimler maaş beklemeden vazifelerine sabırla devam ederek öğretimi aksatmamışlardı. Bu müessese Hattat Mektebi olarak 1929'a kadar sürdürüldü. Bu defa harf inkılâbı dolayısıyla tekrar kapatıldı.
Yine Halil Edhem Bey'in gayretiyle dört ay sonra Şark Tezyini Sanatlar adıyla 1936'ya kadar hizmetini sürdürdü. Ancak hat muallimleri kendilerini Mektebin kapısı önünde buldular. Kâmil Efendi müdürlüğe, Tuğrakeş Hakkı Bey ise müzehhibliğe kaydırılarak vazifelerini sürdürdüler. Hulusi Efendi gibi müstesna bir sanatkâra, Müzeler Müdürü Halil Edhem Bey, geçimini kısmen karşılamak için "türbeler baş bekçiliği" vazifesini buldu.
MEDRESETÜ'L-HATTÂTİN'İN MEDRESELER KAPATILDIKTAN SONRAKİ MACERASI
Medresetü'l-Hattâtin binası, Hassa Başmimârı Tâhir Ağa eliyle 1770'lerde inşa edilmiş bir sübyan mektebidir. Bânisi Tersane Emini Yusuf Efendi'dir. Burasının Medrese'ye tahsisinden önce meşhur Hoca Tahsin Efendi (1813?-1881) tarafından Darü'l - İlm olarak kullanılmıştır.
1924'de kapanan Medresetü'l-Hattâtin, Müzeler Müdürü Halil Edhem Bey'in gayretiyle ve Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in yakın takibiyle, sekiz ay sonra Hattat Mektebi ismini alarak yeniden açıldı. Esasen bütün muallimler maaş beklemeden vazifelerine sabırla devam ederek öğretimi aksatmamışlardı. Bu müessese Hattat Mektebi olarak 1929'a kadar sürdürüldü. Bu defa harf inkılâbı dolayısıyla tekrar kapatıldı.
Yine Halil Edhem Bey'in gayretiyle dört ay sonra Şark Tezyini Sanatlar adıyla 1936'ya kadar hizmetini sürdürdü. Ancak hat muallimleri kendilerini Mektebin kapısı önünde buldular. Kâmil Efendi müdürlüğe, Tuğrakeş Hakkı Bey ise müzehhibliğe kaydırılarak vazifelerini sürdürdüler. Hulusi Efendi gibi müstesna bir sanatkâra, Müzeler Müdürü Halil Edhem Bey, geçimini kısmen karşılamak için "türbeler baş bekçiliği" vazifesini buldu.
KUR’AN-I KERİM’LE ALAY MAKSADIYLA "İNNİ MİNNİ GURUBU" DEDİLER
Medresetü'l-Hattâtin, 1924 yılında Hattat Mektebi'ne dönüştürülürken Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde burasının Sanayi-i Nefise, yani Güzel Sanatlar Mektebi'ne bağlanmasına sıcak bakanlar olmuş. Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey bu bölümün Sanayi-i Nefise Mektebi'nde barındırılmayacağını tahmin ettiği için buna şiddetle muhalefet etmiş. Fakat aradan 11 yıl geçtikten sonra Akademi'ye bağlanma kararı gerçekleştirilmiş.
Güzel Sanatlar Akademisinin müdürü Burhan Toprak başta olmak üzere Akademi'nin Avrupa görmüş yeni nesil hocalarının bir kısmı, bu zümreyi sanatkâr saymayıp "sakallılar", takunyalılar", Kur'an-ı Kerim'le alay maksadıyla "inni minni gurubu" gibi isimlerle anmışlar; üstatların yanına yeni kadrolar açmayarak sonunda kapanmasına zemin hazırlamışlardır. Bölümün kapısına, hem hocasızlıktan hem talebesizlikten kilit vurulması 1968 yılındadır.
1940'li yıllarda ise bu bolüme sahip çıkan Maarif Vekili Hasan Ali Yücel'di. Başta hat sanatı olmak üzere bütün klasik sanatlar, Güzel Sanatlar Akademisinden ziyade, dışarıda ferdi gayret ve fedakârlıklarla yaşatıldı.