Her kesimden muhtaç insanları himaye eden Abdülhamid yadigârı “Düşkünler evi”
Özellikle Anadolu Türk-İslam kültüründe büyük önemi olan sosyal yardımlaşma konusu, bu topraklarda her alana yayıldı. Göçmen kuşlara yardım eden vakıflardan, yolda kalanlara kadar çeşitlenen bu yardımlaşma geleneğini Sultan II. Abdülhamid, Darülaceze ile taçlandırdı. Başlangıçta dilencilikle mücadele için kurulması düşünülen Darülaceze (düşkünler evi)'nin temelleri, Abdülhamid'in emriyle, bugün yani 7 Kasım 1892 tarihinde atıldı.
Giriş Tarihi: 07.11.2018
11:44
Güncelleme Tarihi: 07.11.2018
12:23
Kadın-erkek, yoksul, sakat ve kimsesiz çocukları korumak için, Sultan Abdülhamid devrinde yaptırılarak hizmete sunulan "düşkünler evi" Dârülaceze'nin temeli, 7 Kasım 1892 tarihinde Kâğıthane'de, atış alanı sırtlarında atıldı. Devrin sadrazamı Halil Rifat Paşa , Dârülaceze'nin yapılmasına önderlik etti. Giderlerinin tamamını hayırseverlerin bağışları ile karşılayan Darülaceze, bugüne dek 29 bini çocuk olmak üzere toplam 72 bin kişiyi ağırladı.
Darülaceze adında İstanbul'da bir hayır kuruluşu hakkında ilk fikir Sultan Abdülhamid'e aittir. Kuruluş yolunda ilk çalışmalar başladığı zaman Sadrazamlıkta Kâmil Paşa bulunuyordu. 30 Mart 1890 (H. 8 Ş 1307) tarihinde çıkan iradede:
"Geçimini sağlamak için sokaklarda dilenmekte olan ve kimsesiz bulunan çocuklarla, hasta ve sakat, erkek ve kadınların dilenme zilletinden ve aşağılanmasından kurtarılarak vücutlarının dayanabileceği ve yapabileceği ölçüde çalışarak kendi işleriyle geçinebilmelerini sağlamak ve bunlardan işe güce yaramayanların da beslenip barındırılması ve kimsesiz çocukların eğitim ve terbiyesi için bir yer ayrılması ve bunun için de İstanbul'un ne tarafında, ne plan ve resimle ve ne büyüklükte bina yapmak ve tahsisat olarak nerelerden ne miktar şey ayırıp vermek lazım geleceği ve sair teferruatı Şuray-ı Devlet'çe hemen konuşularak ve o konuda süratle bir nizamname yazılarak arz edilmesi irade buyrulmuştur."
Hoşgörü ve kültürel zenginliğin aynası
Darülaceze, sadece barınma mekânı olmanın çok ötesinde. Toplumun çok kültürlü yapısına uygun, hemen her kesimden insanın yabancılık çekmeden uyum sağlayabileceği ve inançlarını yaşayabileceği bir çatı. Darülaceze devlet adamları, müzisyenler, ressamlar, zamanın tüccarlarını misafir etmiş; top oynarken düşüp, ayağını inciten bir çocuğa anne şefkati gibi bir sevgi gösterilmiş. Sadece yatacak yer ve yiyecek sağlamamış; sakinlerine dost olmuş her zaman.
Hoşgörü ve kültürel zenginliğin aynası
Darülaceze'nin bahçesine girdiğinizde geniş, sakin bir ortam karşılıyor sizi. Etraf sessiz, banklarda oturan yaşlıların arasında yemlenen güvercinler, oyun oynayan sevimli kediler görüyorsunuz ilk başta. Ama bu durgun manzara sizi aldatmasın. Burada görünce çok şaşıracağınız bir rehabilitasyon merkezi var ki adeta küçük bir fabrika. Darülaceze'nin misafirleri buradaki atölyelerde çorap üretip satıyorlar.
Darülaceze’nin inşası için yapılan ilk çalışmalar
1877 Osmanlı-Rus Savaşı'na kadar uzanan süreçte, 1877-79 arasında İstanbul'a dört yüz bine yakın göçmen gelir. Sokaklarda evsiz, barksız, hasta, kimsesiz çocuk ve dilenciler artar.
İstanbul'daki dilencileri, sokaklarda başıboş gezen kimsesiz çocukları, cami avlusunda yatan kimsesiz muhtaçları bir araya toplayıp ıslah ederek sanat sahibi yapmak, kimsesizlerin son ömürlerini huzur içinde yaşamalarını sağlamak maksadıyla II. Abdülhamid Han, bir Darülaceze kurulmasını ferman ile emir buyurur. Bu ferman sonrası oluşturulan komisyonun tetkikleri neticesinde, Darülaceze'nin Okmeydanı'nda kurulmasının muvafık olacağı ve inşaatının 72 bin altın liraya çıkabileceğini padişaha arz ederler. Bunun üzerine Darülaceze'nin Okmeydanı'nda inşasına başlanması Padişahın 25 Mart 1306 (6 Nisan 1890) tarihli fermanı ile emir buyrulmuş ve bu ferman 30 Mart 1306 (11 Nisan 1890) tarihli Resmî Tebliğ ile yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.