İstanbul Boğazı’ndaki tarihi camiler
İstanbul Boğazı'nın sembollerinden biri olan Vaniköy Mehmet Paşa Camii, dün gerçekleşen yangın sonucu büyük zarar gördü. Yangın, yaklaşık 2 saatlik müdahalenin ardından tamamen söndürüldü. 355 yıllık bir tarihe sahip olan Vaniköy Camii'nden geriye ise besmele-i şerif kaldı. Avrupa ile Asya'yı birleştiren İstanbul Boğazı'nda Vaniköy Camii gibi birçok tarihi cami bulunuyor. Denize açılan pencereleriyle, suyun üzerine düşürdükleri yansımalarıyla tarihe meydan okuyan camilerimizi derledik.
Giriş Tarihi: 16.11.2020
18:42
Güncelleme Tarihi: 16.11.2020
20:07
NEDEN ‘KUŞKONMAZ CAMİİ’ OLARAK ANILIYOR?
Şemsi Paşa Camii'nin ilginç de bir hikâyesi vardır. Rivayete göre camiye Kuşkonmaz denmesinin bir nedeni Şemsi Paşa'nın kişiliğiyle ilgilidir. Fazlasıyla titiz bir kişi olan Şemsi Paşa, Sokullu Mehmet Paşa ile rekabet halindeymiş. Zaman zaman şakayla karışık atışırlarmış. Şemsi Paşa bir gün Sokullu'ya, "Sokullu, camini kuşlar pislemiş" diye takılınca, "Gökyüzüne açık olan her yer kuşların pislemesine müsaittir" cevabını almış.
Paşa, cami yaptırmaya karar verince Sokullu'nun sözü aklına gelmiş. Mimar Sinan'a giderek, "Bana öyle bir yerde cami yap ki üzerine kuşlar pislemesin" demiş. Sinan, bütün camilerinde yaptığı gibi iyi bir araştırmadan sonra kuzey- güney rüzgârlarının kesiştiği bu noktayı bulmuş. Dalgaların kıyıya çarpmasıyla meydana gelen titreşimleri incelemiş ve camiyi burada yapmaya karar vermiş.
Suya aksini yansıtan sıra dışı mimarileriyle 'yüzen camiler'
ÜRYANİZADE AHMET ESAT EFENDİ CAMİİ
Rivayetlere göre 40 günde inşa edilen bu caminin mimari planı dikdörtgendir. Ahşap, kutu gibi bir yapı olan caminin yerden yaklaşık 4 metre yükseklikte bir minaresi vardır. Dikdörtgen planlı ahşap caminin; minberi ve vaaz kürsüsü ahşaptır.
Kuzguncuk'taki bu cami 1860'ta ilk etapta mescit olarak yapılmış, 1889'ta camiye dönüştürülmüştür. Ahşap minaresi tek şerefeli olan bu cami, 2013 yılında başlayan uzun bir restorasyon çalışmasından sonra 2017 yılında yeniden ibadete açılmıştır.
KAYMAK MUSTAFA PAŞA CAMİİ
Kuleli Askeri Lisesi'nin hemen yanı başında, denize sıfır olan bu cami, Boğaz'ın en güzel yalı camilerindendir. Ahşap çatılı yapıya, ahşap son cemaat yeri ve hünkar mahfili 1837 yılında Sultan II. Mahmut tarafından ilave ettirilmiştir.
Cami 1990'lı yılların başında esaslı bir onarımdan geçmiş ve bu çalışma sonrası, son cemaat yerinin üstü kadınlar mahfili olarak düzenlenmiştir. Tek minareli ve tek şerefeli olan bu cami, Kulebahçe Mescidi, Kuleli Ocağı Mescidi ve Kuleli Cami olarak da bilinir.
BEYLERBEYİ HAMİD-İ EVVEL CAMİ
Boğaz'ı süsleyen camilerin en güzellerinden sayılan bu yapı, eski Beylerbeyi Sarayı'nın Hırka-i Şerif hücresi dairesinin bulunduğu yere Sultan I. Abdülhamid tarafından annesi Rabia Sermi Sultan'ın anısına yaptırılmış ve 15 Ağustos 1778'de ibadete açılmıştır.
Padişahın Bahçekapı'da inşa ettirdiği külliyenin doğal bir devamı olarak görülür. Kimi kaynaklara göre caminin mimarı dönemin Baş Mimarı Mehmed Tahir Ağa'dır; kimi kaynaklara göre mimarı belirsizdir.
II. MAHMUT DÖNEMİNDE DEĞİŞİKLİKLERE UĞRADI
Beylerbeyi ve onu takip eden selatin camilerinin en önemli özellikleri, cuma namazı için gelen padişahın hünkâr mahfiline geçinceye kadar dinlenmesi ve küçük kabulleri yapması için öteden beri camilerin bitişiğinde inşa edilen hünkâr kasırlarının bulunmasıdır.
Caminin zemini sürekli su akıntılarının etkisinde olduğundan inşasından kısa bir süre sonra 1810 - 1811 yıllarında II. Mahmut'un devrinde değişikliğe uğramıştır. Son cemaat yeri değiştirilmiş ve minaresi yıkılarak iki yeni minare eklendiği gibi caminin güneyine muvakkithane, deniz kıyısında dört cepheli çeşme ve muvakkithanenin yanına hünkar dairesi inşa edilmiştir.