İstanbul'un gerdanındaki inciler: Kadın çeşmeleri
İstanbul, tarihi kayıtlarda dünyada en çok çeşmesi olan şehir olarak geçer. Suyun nakşedilmesinde başta Osmanlı padişahları olmak üzere, hanım sultanlar, padişah kızları, sadrazamlar, paşalar, devlet erkânı ve imkânı olan herkesin katkısı olmuştu. İstanbul'u süslemede gayret gösteren Osmanlı kadınlarının çeşmelerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 13.11.2018
13:43
Güncelleme Tarihi: 13.11.2018
14:59
ÇEŞMELERİN TARİH İÇERİSİNDEKİ DEĞİŞİMLERİ
Yeni yüzyıl, diğer tüm sanatlarda olduğu gibi çeşme mimarisinde de belli başlı değişiklikleri beraberinde getirir. Öncelikle çeşmeye sadece 'su veren, su ihtiyacını karşılayan' gözüyle değil, sanatsal bir yapı gözüyle bakılmaya başlanır. Klasik süsleme anlayışı barok ve rokoko üsluplarıyla birlikte mimaride görülür. Kıvrımlı kemerler, uzun ve gösterişli kitabeler, gül, çiçek, meyve gibi stilize desenlerin kemer üzerine veya kitabe çevresine işlendiği çeşmeler, altın yaldızlı süsleme mermer cepheleriyle dikkat çeker. Dönemin bir başka özelliği de Batı'nın saray- bahçe-su üçlemesinin yaygınlaştığının gözlemlenmesidir.
ÇEŞMELERİN TARİH İÇERİSİNDEKİ DEĞİŞİMLERİ
On dokuzuncu yüzyıl eserlerinin mimari açıdan klasikten belirgin biçimde ayrılır. Kentsel yapılanmada önemli unsur olan çeşmelerde görkem ve abartılı süslemeler oldukça fazla. Süslemelerde meşaleler, ok, kılıç, yay, çiçekler, rozetler, yapraklar gibi çeşitli unsurlara yer verilirken; oval çerçeve içindeki tuğralar bir başka ayrıntıdır. Osmanlı'nın klasik baklavalı veya mukarnaslı sütunlarının yerini Neoklasizm'de çok sık kullanılan sütunlarla sınırlanmış çeşme cepheleri alır. Yine aynı dönemde Osmanlı- Fransız yakınlaşmasının sonucunda küre biçimli çeşme tasarımları ile meydan çeşmeleri biçim değiştirerek, daha dar ve yüksek cepheli çeşmeler inşa edilir.
ÇEŞMELERİN TARİH İÇERİSİNDEKİ DEĞİŞİMLERİ
Yüzyılın ikinci yarısından itibaren çeşmelerdeki Osmanlı- Selçuklu mimari üsluba yakın tasarım anlayışı yirminci yüzyılda değişerek simgesel önemini yavaş yavaş yitiren birer küçük Osmanlı mimari örneklerine dönüşür. Ancak bu dönemin önemli bir özelliği demir döküm çeşmelerin varlığıdır. İkinci Abdülhamid'in Yıldız Sarayı'na getirttiği Hamidiye Su Yolları üzerinde dökme demir ve mermerden yapılan çeşmeler buna örnek teşkil eder. Tek yüzlü, tepeliklerinde Abdülhamid tuğrası olan çeşmeler, İstanbul'un Beyoğlu, Esentepe ve Küçükçekmece ilçelerini süsler.
ÇEŞMELERİN TARİH İÇERİSİNDEKİ DEĞİŞİMLERİ
Osmanlı kadınlarının yaptırdıkları çeşmelerin çizimleri veya mimarı konusunda ise detaylı bir çalışma bulunmazken yapılışı günümüze daha yakın olan çeşmelerden bazılarının bilgileri mevcut. Mimar Sinan'ın Üsküdar'daki eseri Mihrimah Sultan Külliyesi ve Çeşmesi gibi.
Osmanlı tarihi boyunca yapılan eserleri mimari ve süsleme açısından değerlendirdiğimizde kadınlarla erkeklerin yaptırdığı çeşmelerin birbirinden çok da farkı yok. Tek fark yapıldığı dönemin mimari özellikleri ile yaptıranın ekonomik gücü. Birer yıl arayla yapılan Birinci Mahmud dönemi Tophane Meydan Çeşmesi ile Saliha Sultan Sebil ve Çeşmesi arasında görkem bakımından bir fark bulunmuyor.
KİTABELER, ÇEŞMELERİN KİMLİKLERİDİR
"Sadece kadınların değil yaptırılan tüm yapılar için kitabeler bir nevi kimliktir."
Bâniye dua, övgü veya birkaç güzel beytin yanı sıra bazen suyla ilgili bir ayet, bazen de kelime-i tevhidin yer aldığı niş içinde veya kemerin üzerinde bulunan kitabelere harfler kabartma usulü işlenir. Bu levhalardan binayı yaptıran kişi, binanın yapım tarihi, nasıl ve niçin yapıldığı, kitabe şairinin kim olduğu ve dönemin mimari faaliyetlerine dair çok önemli bilgiler edinebiliriz.