İstanbul'un tarihi kasırları
İstanbul tarihsel açıdan çoğu kez saraylarıyla akla gelir. Ancak ev sahipliği yaptığı kasırları da tarihin kokusunu üzerinde taşımaktadır. Özellikle hafta sonu tatillerinde ve yaz aylarında ziyaretçilerin uğrak yerlerinden olan bu yapıları sizler için inceledik.
Giriş Tarihi: 19.07.2019
13:48
Güncelleme Tarihi: 19.07.2019
15:41
Bir saltanat yapısı olarak Sultan Abdülaziz'den itibaren Osmanlı padişahlarının zaman zaman bizzat kullandığı ve misafirlerini ağırladığı bir işlev görmekle birlikte kentin dışında ve temiz havası olan bir yer olduğu için kamu hizmetine tahsis edilmiştir. Önce Dârü'l-eytâm (yetimler yurdu) haline getirilir. 1920'li yıllarda ise trahomlu (göz hastalığı) hastalar için kullanılan yapı, 1953'te prevantoryum haline getirilir. 1963'te prevantoryum kapatılmış ve kasır Beykoz Çocuk Göğüs Hastalıkları Hastahanesi'ne dönüştürülmüştür.
Osmanlı'nın yetimler yurdu: Dârüleytâm hakkında daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.
Beykoz Mecidiye Kasr-ı Hümâyûnu, 23 Aralık 1997 tarihinde TBMM Millî Saraylara bağlanmış, 2010 yılında başlayan restorasyon çalışmaları 2016 yılı başında bitirilmiş ve 11 Nisan 2017 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır.
Pazartesi günü hariç her gün, 09:00-17:00 saatleri arasında ziyaret edilebilmektedir. Pazartesi günleri kapalıdır.
Adres : Yalıköy, Beykoz Kasrı, 34820 Beykoz/İstanbul, Türkiye
Haliç kıyılarını süsleyen Aynalıkavak Kasrı , Osmanlı döneminde "Aynalıkavak Sarayı" ya da "Tersane Sarayı" olarak bilinen yapılar grubundan günümüze ulaşabilen tek örnek. Tarihsel kaynaklarda, yörenin Bizans döneminde de imparatorlara ait bir dinlenme yeri olduğu belirtilir. Merhume Gevheri Osmanoğlu ve varisleri, 1984 senesinde saz, nota ve taş plaktan oluşan koleksiyonlarını sergilenmek üzere, Aynalıkavak Kasrı'na bağışlar. Bunun üzerine, Aynalıkavak Kasrı'nın, Sultan III. Selim'in yaşayıp besteler yaptığı bir mekân olması sebebiyle, bir Türk musikisi merkezi yapılması projesi doğar.
Aynalıkavak'ın duvarlarındaki Osmanlı musikisi haberimizi okumak için tıklayın.
17. yüzyıldan itibaren Haliç kıyılarını süsleyen ve günümüzde Aynalıkavak Kasrı adıyla tanınan yapı, Osmanlı İmparatorluğu döneminde "Aynalıkavak Sarayı" ya da "Tersane Sarayı" olarak bilinen yapılar grubundan günümüze ulaşabilen tek örnektir. Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'u fethinden sonra, Osmanlı sultanlarının da ilgisini çeken bu büyük koruluk, bölgede kurulan Osmanlı Tersanesi'nden dolayı "Tersane Hasbahçesi" adıyla anılmaya başlamıştır.
Tarihsel süreç içinde padişahların yaptırdığı kasırlarla gelişen ve "Tersane Sarayı" olarak anılan bu yapılar topluluğu; 17. yüzyıldan başlayarak "Aynalıkavak Sarayı" olarak da adlandırılmıştır. Ağırlıklı olarak 19. yüzyıl saray, köşk ve kasırlarından oluşan Aynalıkavak Kasrı geleneksel mimarisi ve dekorasyon özellikleriyle son derece ayrıcalıklıdır. Divanhane ve Beste Odası'nda pencere üstlerinden dolaşan bir frizde dönemin tanınmış şairleri Şeyh Gâlib ve Enderûnî Fâzıl'ın , kasrı ve III. Selim'i öven şiirleri Hattat Mehmed Esad El Yesârî tarafından ta'lîk hat ile yazılmıştır.