Mimar Sinan’ın İstanbul’da inşa ettiği 5 Darülkurra
Kur'an öğretilen ve hafız yetiştirilen mekteplerin, kıraat talimi yapılan medrese veya bölümlerin genel adı olan darülkurra, Osmanlı medeniyetinde yaygın bir kurumdu. Dünya tarihinin şimdiye kadarki en önemli mimarları arasında sayılan Mimar Sinan'ın inşa ettiği darülkurralar ise elbette en göze çarpan eserler arasında. Peki bu söz konusu darülkurralar hangileridir? Mimar Sinan'ın İstanbul'da inşa ettiği 5 darülkurrayı derledik.
Giriş Tarihi: 09.04.2020
09:50
Güncelleme Tarihi: 09.04.2020
15:00
VALİDE SULTAN DARÜLKURRASI
Darülkurra, Toptaşı Camii kıblesi yönünde ve Çinili Cami Sokağı üzerinde yer alan Mimar Sinan'ın bir diğer eseridir. Sokağın sağ köşesine çok yakın bir yerde bulunan bu yapı, iki sıra tuğla ve bir sıra kesme taştan yapılmış olup bir sağır kubbe ile örtülmüştür. Kubbe, kalın dört ana duvar ile düz tromplar üzerine oturtulmuştur. Üzeri kurşun kaplı olan bu kubbenin kilit noktasına kesme taş bir alem yerleştirilmiştir. Kirpi saçağı binayı fırdolayı çevirir. Binanın ön tarafındaki avlunun bir kısmı üzerine sonradan bir ev yapılmış ve avlunun etrafını çeviren duvarı yıkılmış ve kuyusu da doldurulmuştur. Avlu duvarının bir kısmı bugün de görülmektedir.
Mimar Sinan'ın tasarlamış olduğu Valide Atik Külliyesi'nde medrese, tekke, sıbyan mektebi, dârülhadis, dârülkurrâ, imaret (aşhane, tabhâne, kervansaray), dârüşşifâ ve hamamdan oluşan yapılar topluluğu Çavuşderesi vadisine doğru alçalan çevreye hâkim bir yamaç üzerine kademeli olarak yerleştirilmiştir.
Dârülhadis, dârülkurrâ, imaret (aşhane, tabhâne, kervansaray) ve dârüşşifâ gibi yekpâre bir yapı adası oluşturan bu bölümler, XVIII. yüzyılın sonlarından itibaren asıl fonksiyonlarının dışında birtakım yeni faaliyetlere tahsis edilmişlerdir; imaret ile dârüşşifâ sırasıyla Nizâm-ı Cedîd, Sekbân-ı Cihâdiyye ve Asâkir-i Nizâmiyye askerlerinin kışlası (1800-1865), akıl hastahanesi (1865-1927) ve Tekel Yaprak Tütün Bakım Atölyesi (1935-1976) olmuş; dârüşşifâ 1977'de Üsküdar İmam-Hatip Lisesi'ne devredilmiş, dârülhadis-dârülkurrâ grubu ise Cumhuriyet devrinde yakın bir geçmişe kadar Toptaşı Cezaevi olarak kullanılmıştır. Bu arada söz konusu bölümler, özellikle 1834-1835'te mimari hüviyetlerini yozlaştıran çeşitli tâdilâta da mâruz bırakılmışlardır.
HÜSREV KETHÜDA DARÜLKURRASI
Süleymaniye Molla Hüsrev Mahallesi'nde, Dünya Kültür Mirası alanında yer alan Hüsrev Kethüda Darülkurrası, Mimar Sinan yapısı olarak Osmanlı klasik devir eğitim yapıları içinde devrinin yaşama şeklini, mimari karakterini ve estetik özelliklerini yansıtan önemli bir örnektir.
Sadrazam Kara Ahmet Paşa'nın kethüdası olan Hüsrev Kethüda, İstanbul'da birçok hayır eseri bina etmiştir. Bu eserlerden Vefa'daki darülkurra, Çatalca'daki özgünlüğünü kaybetmiş Hüsrev Kethuda (Belediye) Hamamı ve Ortaköy'deki hamamı günümüze ulaşabilmiştir.
Evliya Çelebi'nin Seyahatname'sinde darülkurranın anlatıldığı bir pasaj yer alır. Bu pasajın sonunda, hatla nakşedilmiş kitabe aktarılır: "Be fazlallâh çü Hüsrev Kethüda ol sahibü'l-hâtem / Yapup bu dârü'l-kurrâyı bir ev edindi ukbâda / Emânî n'ola târîhi bunun derken dedi Hâtif / Mübârek dârü'l-kurrâdır bu târih oldu dünyâda. Sene 973 [1565-1566]."
SOKULLU MEHMEDPAŞA DARÜLKURRASI
Mimar Sinan'ın bir diğer eseri olan Sokullu Darülkurrası, türbe ve medresenin bulunduğu alandan alçak bir duvarla ayrılan bir avlu içinde yer alır. Darülkurra, küçük bir kubbeyle örtülen giriş saçağı ile kare planlı ana mekandan meydana gelir. Kare planlı mekanı örten kubbe, içeriden tromplara, dışarıda ise onikigen bir kasnak üzerine oturmaktadır.
Yapının hemen önündeki pembe, beyaz sıralı taşlarla dekore edilmiş kemerlere sahip kubbeli giriş revağı, duvardan bağımsız iki sütuna onun arkasında da duvara yaslanmış iki sütuna oturmaktadır. Kesme küfeki taşına göre daha ucuz olmasından dolayı bir sıra taş, üç sıra tuğla dizilerinden oluşan almaşık duvar sistemiyle inşa edilmiştir.