Osmanlı’da baharat faslı
Yemeklerimize ayrı bir lezzet katan; kabuğuyla, yaprağıyla, köküyle, tohumuyla kurutulmuş hâlde kullanılan baharatların mutfağımızda yeri oldukça eski. Osmanlı'da ilk kullanım amacı gıdaların korunması olan baharatlar, zamanla damak tadımızın da vazgeçilmezi oldu.
Giriş Tarihi: 02.10.2018
12:32
Güncelleme Tarihi: 02.10.2018
12:40
SARAY YEMEK KÜLTÜRÜNÜN GENEL KARAKTERİSTİKLERİ
Bu etkileşim uzun süre bir zamanda gerçekleşir. Patates ve domates gibi Amerika menşeli ürünlerin Osmanlı coğrafyasında yaygınlaşmasının asırları alan bir süreci gerektirmesi bu nedenle garip karşılanmamalıdır. Öncelikle, Osmanlı saray beslenme alışkanlıklarını mevcut gıda maddelerinin tamamının dengeli bir şekilde tüketilmeye çalışılmasına dayanır. Saray yemek kültürünün diğer bir özelliği, beslenmeyle sağlık arasında yakın bir ilişki olduğuna dayanan bir ön kabulü esas almasıdır. Bu anlayış, Osmanlıların da kullandıkları geleneksel İslam tıbbından kaynaklanır.
OSMANLI MUTFAĞINDA BAHARAT
Baharatın yükselen ticaret ve yolunun stratejik önemi Osmanlı ile Batılılar arasında rekabeti de kızıştıracaktı. Osmanlı Devleti Mısır'ı fethettiği yıllarda yeni bir denizaşırı problemle karşılaştı. Hint Deniz yolu da denilen baharat ticaretini le geçirmek için bir başka Avrupa ülkesi Portekizliler faaliyet gösteriyordu. Yemen'de bulunan Aden limanını kontrol altına almak için saldırıya geçtiklerinde Osmanlı güçleriyle denizde ve karada mücadeleler başlamış oldu.
Portekizlileri yenilgiye uğratan Osmanlı okyanusa çok nüfuz edemese de ticaretin yoğun olduğu limanlarda ticareti güvenli hale geldi. Osmanlı Hindistan'da yer alan Gucerat ve Babür devletleriyle olan münasebetlerini de geliştirerek güven ortamını tesis etti. Yoğunlaşan ticaretin meblağı o kadar yüksekti ki on altıncı yüzyılda Bağdat valisinin payına düşen miktar yıllık 250 bin dukaydı.
OSMANLI MUTFAĞINDA BAHARAT
Osmanlı ve Türk mutfağında da fazlasıyla yer edinen baharatla çorbalarda maydanoz ve naneyle kendini gösterdi. Etlerde kimyon, karabiber ve kırmızıbiber: tatlılarda gül suyu, karanfil ve tarçınla dolmalarda yenibahar, çam fıstığıyla kendini gösterdi. Baharatların sofralarda kullanım oranı ve miktarı Doğu ve Batı'da zenginlik alametiydi.
OSMANLI MUTFAĞINDA BAHARAT
Saray yemek kültüründeki gelişme, imparatorluk olma süreciyle paralel seyretti. 17. yüzyıldaki mutfak defterleri, baharat çeşitleri açısından bir önceki yüzyıla göre oldukça zayıftır. Öte yandan 1571'de Kıbrıs'ın fethi, Osmanlı topraklarında sınırlı üretime sahip olan şekerin saraya daha bol gelmesini sağladı. Ayrıca baharatın bol olduğu Mısır'ın fethi ile saraya yeni baharatlar geldi. Böylece 1489'da yalnızca 18 çeşit baharatın tüketildiği saraya, 1573'te 200'ün üzerinde çeşit girdi.
Osmanlı saray mutfağı bu zenginliklerin hiç kuşku yok ki merkeziydi. Baharatlarla yapılan birçok macun ve şerbet yazlık ve kışlık olarak ayrılıyordu. Yazın lezzetli bir serinlik verirken kışın boğazları ısıtıyordu. Ayrıca bu doğal şuruplar halsizlik ve yorgunluğa iyi gelmekteydi. Sarayda Has Mutfağın içerisinde bulunan helvahane tatlı ve şerbetlerin yapıldığı yerdi. Doğal demleme ve kaynatma yöntemleriyle yapılan karışımlar taze tüketilir ve iyi şekilde muhafaza edilirdi.
OSMANLI MUTFAĞINDA BAHARAT
Osmanlı mutfağında baharatların yemeğin tadını bastırmaması esastır. Baharat geleneksel olarak ana malzemelerin lezzetini vurgulayacak şekilde kullanılırdı. Osmanlı mutfağında sıklıkla kullanılan diğer baharatlar arasında darıfülfül (Hint kökenli, uzun formlu bir çeşit karabiber), zencefil, zerdeçal, sakız, misk ve amberi sayabiliriz.
Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı fethi ile baharatın tedarik yolları açıldı. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde dükkânda ve seyyar olarak satış yapan aktarların sayısının bini geçtiğini belirtir. Baharatlarla şifalı macunlar yapan macunculardan "200 dükkân 500 nefer" diye bahseder.