Osmanlı’da baharat faslı
Yemeklerimize ayrı bir lezzet katan; kabuğuyla, yaprağıyla, köküyle, tohumuyla kurutulmuş hâlde kullanılan baharatların mutfağımızda yeri oldukça eski. Osmanlı'da ilk kullanım amacı gıdaların korunması olan baharatlar, zamanla damak tadımızın da vazgeçilmezi oldu.
BAHARATIN TARİHSEL YOLCULUĞU
Baharatın tarihçesi insanlık tarihiyle iç içedir. Mezopotamya'da yapılan arkeolojik çalışmalarda karanfil, safran, hardal, rezene ve kekik gibi baharata ait izlere rastlanılmıştır. Baharat ticareti antik ve ortaçağda en değerli öğeler arasındadır.
Bahar Arapça 'da koku anlamına gelmektedir. Baharat ise baharın çoğuludur, yani kokular anlamına gelmektedir. Türkçe 'de baharata "ıssı ot" denilirdi.
Ticaret ağları yoluyla dünyayı dolaşmış ilk ürün olan baharat, binlerce yıldır yazılı ve sözlü kaynaklarda adından sıkça söz ettirdi. Bugün market raflarında kolayca bulabildiğimiz, geleneksel mutfağımızın olmazsa olmazı bu baharatların Osmanlı döneminde Uzak Doğu'dan ve Hindistan'dan gelen kervanlarla başlayan uzun yolculuğu, önce İskenderiye Limanı'na, daha sonra da Venedik, Fransız veya Mısır ticaret gemileriyle İstanbul'a varıp, kendine alıcı bularak sonlanır, bu işe yatırım yapanlara ise küpler dolusu altın kazandırırdı.