Arama

Ramazan'dan An'lar: Zekeriya Erdim

Ramazan herkes için bir rahmet, bereket iklimidir. İyiliklerin çoğaldığı, kötülüklerin azaldığı bir mevsim... Unutulan birçok nimetin kıymetini hatırlatır, tüm insanlara... Ramazan davulcuları, zimem defterleri ile koskoca bir medeniyet aynı zamanda. Büyüklerimizden duyduğumuz "nerede o eski Ramazanlar?" ifadesi de aslında çocuklukta yaşanılan o tatlı heyecanlara duyulan özlemin tezahürü niteliğindedir. Biz de bu "an"ların peşine düştük. Hepimizin özlemle yâd ettiği eski Ramazanları eğitimci ve yazar Zekeriya Erdim ile konuştuk.

◾ Çocukluk dönemimizde bizde iz bırakan bir başka Ramazan hatırası: Rahmetli babam İstanbul'da bir okulda gece bekçiliği yapıyordu. Orada yatılı kalıyordu. Yazdan yaza resmi izni kadar köye gelip dönüyordu. Ama bir âdeti vardı.

◾ Her Ramazan öncesinde İstanbul'dan köye bir Ramazan kolisi gönderiyordu. Normal zamanlarda alamadığımız, bulamadığımız, yiyemediğimiz helva, zeytin, reçel, çay, şeker gibi şeylerden bir paket yapıp gönderiyordu. Biz daha Ramazan'ın başında, o paketi açarken bayram yapıyorduk.

https://www.instagram.com/p/CcutRt1DNWk/

Çocukluk arkadaşlarımız ile birlikte yaptığımız, tekrar ettiğimiz bir Ramazan eğlencesi vardı. Ona karaca oyunu diyorduk. Kapı kapı dolaşıyorduk, komşuların kapılarını çalıyorduk. Ailenin özel durumuna uygun esprileri, nükteler, fıkralar geliştirip anlatıyorduk. Onlar da güle oynaya dinliyorlardı. Bir nevi Karagöz-Hacivat, orta oyunu benzeri bir gösteri yapıyorduk o evin ahalisine. Sonra çıkarken bize güçleri imkânları nispetinde özel birtakım hediyeler veriyorlardı. Sonra biz mahallenin çocukları o hediyeleri bir iftar birlikte yiyip içerek eğleniyorduk. Program düzenliyorduk. Karaca oyununun hasılatını yiyip içip paylaşıyor, eğleniyorduk.

◾ İlkokuldan sonra okumak için köyde, ortaokul yoktu. Kasaba yürüme 15 kilometre mesafedeydi. Ulaşım imkânı yoktu. O yüzden okuma imkânımız ve ihtimalimiz sıfırdı. Fakat buna rağmen herhalde ilkokul öğretmenimin etkisiyle ilkokuldan sonra okuyacak kim var diye sorunca sadece ben elimi kaldırıyordum. Ne olacaksın diye soruyordu. Öğretmen diyordum. Çünkü tanıdığım bildiğim en büyük insan öğretmenimdi.

Çocukluğumuzda da gençliğimizde de Ramazan deyince tatlı bir duyguya düşünceye vesile olan şeylerde biri de Ramazan davulcuları ve onların maniler söyleyerek sokakları dolaşmaları. Bayram öncesi, kapıları zilleri çalıp ücretlerini değilse bile hediyelerini, kimin gönlünden ne koparsa almaları.

1973 yılından itibaren üniversite öğrenciliği ile birlikte İstanbullu olduk. Dolayısıyla artık İstanbul Ramazanlarını yaşamaya başladık. Her tarafta iftar programlarına gitmeler, gelmeler o kadar yoğun oldu ki zaman zaman evimizde iftar edecek imkân kalmadı.

  • 10
  • 15

◾ Bir akşam bizim hanımla Ali Kemal Bey var onun eşi, aynı binada oturuyorduk komşuyduk o zaman, kendi aralarında karar vermişler, birlikte yanımıza gelip dediler ki "Rica etsek bir akşam da bize buyurur musunuz? Biz de sizi davet ediyoruz, madem hep davetlere gidiyorsunuz." O da bana hayır, hizmet, ibadet derken bazı görevlerimizi ihmal ettiğimizi, evimize ailemize haksızlık yaptığımız noktasında ciddi bir hatırlatma olmuştu. O yüzden onu da zaman zaman hatırlıyor ve yâd ediyorum. Fakat şimdi olay biraz tersine döndü. Ben hanıma "Rica etsem bir gece de bize buyurur musun" demeye başladım.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN