Tarihte iz bırakan 10 ressam
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde muhafaza edilen bir murakka içindeki, gül koklayan bağdaş kurmuş Fatih Sultan Mehmed portresinin hangi ressamımıza ait olduğunu biliyor musunuz? Sizler için, arkeolog, müzeci ve yazar kimliklerinin yanında ressamlığıyla da tarihte iz bırakmış 10 ressamımızı listeledik.
Giriş Tarihi: 25.04.2019
08:43
Güncelleme Tarihi: 25.04.2019
09:04
SİNAN BEY (ö. 885/1480’den sonra)
Sinan Bey'e atfedilen Fâtih Sultan Mehmed portresi (TSMK, Hazine, nr. 2153, vr. 145b)
Fâtih Sultan Mehmed dönemi saray ressamı.
Hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir; Nakkaş lakabıyla tanınır. Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi 994 (1586) yılında yazdığı Menâkıb-ı Hünerverân adlı eserinde Sultan Mehmed Han dönemi musavvirlerinden Sinan Bey'in Venedik'te nakkaşların en üstünü Damyan'ın öğrencisi Pavli'nin (Paolo Mastori) yanında yetiştiğini ve onun şakirdinin de "şebîh" çizmede (portre yapmada) zamanın nakkaşlarının en iyisi Şiblîzâde Ahmed Çelebi olduğunu söyler. Sinan Bey'in, Bursa Türk ve İslâm Eserleri Müzesi avlusunda sergilenen ve Bursa'nın bugün mevcut olmayan, birçok âlim, mutasavvıf, edip, şair ve sanatkârın medfun bulunduğu ünlü Deveciler Kabristanı'ndan getirilen mezar taşının bir yüzünde güzel istifli sülüs hatla "sâhibü'l-kabr el-merhûm el-mağfûr es-saîd eş-şehîd nakkāş-ı Sultan Mehmed Sinân Bey b. Sââtî", diğer yüzünde "sâhibü'l-kabr nakkāş Sinân" ibaresi yazılıdır.
Sinan Bey'in mezar taşı (Bursa Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, nr. 46)
Mustafa Âlî Efendi tarafından Bursalı Ahmed'in portre ressamlığında üstat olduğunun söylenmesi hocası Sinan Bey'in de portre üstadı olabileceği düşüncesini akla getirmiş ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde muhafaza edilen bir murakka içindeki, gül koklayan bağdaş kurmuş Fâtih Sultan Mehmed portresi, üzerinde imza bulunmamasına rağmen murakkaın ilk incelenişinden beri Sinan Bey'e atfedilmiştir. Ancak son yıllarda bu portreyi Bursalı Ahmed'e atfetmenin daha doğru olacağı görüşü ağırlık kazanmıştır. Aynı şekilde murakka' içindeki yine imzasız diğer bir Fâtih Sultan Mehmed portresinin de İtalyan ressamı Costanzo da Ferrara'nın yaptığı bir bronz madalyadaki Fatih'in portresine benzemesinden dolayı sanıldığı gibi ona değil, onun bir eskizinden yararlanan ve 885 (1480) yılında Fâtih Sultan Mehmed'in yolladığı elçiyle Venedik'e gönderilen Sinan Bey'e ait olduğu ileri sürülmüştür.
ŞEKER AHMED PAŞA (1841-1906)
Şeker Ahmed Paşa'nın yaptığı kendi portresi (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi)
Türkiye'de ilk resim sergisini 1873'te Sultan Ahmed Sanat Mektebi'nde açan Şeker Ahmed Paşa, 1875'te Çemberlitaş'ta Dârülfünun binasında Sultan Abdülaziz'in desteğiyle yerli ve yabancı ressamların katıldığı ikinci sergisini düzenledi. Serginin büyük ilgi görmesi üzerine bir yıl sonra tekrarlandı. Bu sanat faaliyetlerinin ardından kolağası rütbesiyle Sultan Abdülaziz'in yaverliğine tayin edildi. Ayrıca Şehzâde Yûsuf İzzeddin'in hizmetinde bulundu. 1870-1875 yılları arasında padişahın emriyle Dolmabahçe Sarayı'nda resim koleksiyonunun oluşumunda danışmanlık yaptı. Yabancı ressamların tablolarını satın almakla görevlendirildi. Paris'teki sanat galerileriyle ilişki kurarak günümüzde bir kısmı İstanbul Resim ve Heykel Müzesi'nde bulunan Yvon, Boulanger, Chaplin, Harpignies, Daubigny, Gérôme gibi Fransız ressamların eserlerini saray resim koleksiyonuna kazandırdı.
Şeker Ahmed Paşa'nın yağlı boya bir natürmordu (İstanbul Resim ve Heykel Müzesi)
Saraydaki görevi II. Abdülhamid döneminde devam etti. 1878'de kāimmakam, 1880'de miralay, 1884'te mirlivâ, 1891'de ferik oldu. 1896 yılından ölümüne kadar kendisine yabancı misafirlerin teşrifatçılığı görevi verildi. Yıldız'daki fabrika için porselen üzerine resimler yaptı. Padişah adına yabancı devlet adamlarına ve elçilere verilecek hediyelerin seçimi ve saray sanat elçiliği görevini yürüttü. Bunun yanında Mercan'daki konağında bulunan atölyesinde natürmort ve peyzaj resimleri yaptı. 18 Mayıs 1906'da vefat eden Şeker Ahmed Paşa, Eyüp'te Sokullu Mehmed Paşa Türbesi yakınına defnedildi. Şeker Ahmed Paşa altmıştan fazla yerli ve yabancı nişan almıştır: Murassa' Osmânî, Birinci Mecîdî nişanları, altın ve gümüş imtiyaz, altın liyakat, sanayi, telhiye, Yunan muharebe madalyaları, kırk sekiz ecnebi nişanı. Bunların dördü murassa' olup otuz beşi birinci rütbeden, diğerleri çeşitli rütbelerdendir.
BEDRİ RAHMİ EYÜBOĞLU (1911–1973)
Türk ressam ve şair
Bedri Rahmi Eyüboğlu 1911'de Trabzon'da doğdu. Ortaöğrenimini yaptığı sırada Trabzon'da bulunan Zeki Kocamemi'nin öğrencisi olarak resme ilgi duymaya başladı. 1927'de İstanbul'a gelerek Güzel Sanatlar Akademisi'nde Nazmi Ziya'nın öğrencisi oldu. Buradaki iki yıllık eğitimden sonra Paris'e gitti. 1932'deki ikinci gidişinde ise A. Lhote'un atölyesinde yaklaşık bir yıl çalıştı. Dönüşünde d Grubu'nun 1934'teki açtığı sergiye katıldı. 1947'de İstanbul Asmalımescit'te kendi adını taşıyan özel bir atölye açtı. Değişik araç ve gereçlerle, farklı tekniklerle oluşturduğu işlerinde, aldığı Batı sanatının zengin deneyim ve birikimleriyle, yöresel ve geleneksel halk sanatının ürünleri arasında, kendi sanat anlayışına özgü sentezlere ulaştı. Az malzemeyle çok şey anlatma sanatı olarak tanımladığı halk sanatı, sanatçının yapıtlarına kaynak oluşturdu. Bedri Rahmi'nin ressamlığı ve hocalığı yanında şairliği ve yazarlığı da önemli bir yanıdır. Yayımladığı kitaplar arasında "Yaradana Mektuplar", "Karadut", 'Tuz", 1953 tarihli "Üçü Birden", "Dördü Birden" sayılabilir.