Tarihte iz bırakan 10 ressam
Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesinde muhafaza edilen bir murakka içindeki, gül koklayan bağdaş kurmuş Fatih Sultan Mehmed portresinin hangi ressamımıza ait olduğunu biliyor musunuz? Sizler için, arkeolog, müzeci ve yazar kimliklerinin yanında ressamlığıyla da tarihte iz bırakmış 10 ressamımızı listeledik.
Giriş Tarihi: 25.04.2019
08:43
Güncelleme Tarihi: 25.04.2019
09:04
Celâl Esat Arseven'in sulu boya bir tablosu
Celâl Esat müzik de dahil olmak üzere güzel sanatların çeşitli dalları ile uğraşmış, değişik müzik aletlerini çaldığı gibi birkaç edebî türde eserler de vermiştir. Bunların arasında sahne için yazılmış çok sayıda oyun da vardır. İdareci, şehirci, tiyatro ve senaryo yazarı, rejisör, ressam, arkeolog, sanat tarihçisi, öğretim üyesi, sözlükçü, ansiklopedici olan, ayrıca sanat ve belediyecilik konularında da yazıları bulunan Celâl Esat'ın bu değişik dalların hepsinde basılmış eserleri vardır. Ancak bütün bu faaliyetler içinde onun adını yaşatacak başlıca üç çalışma sahasından biri İstanbul tarihi ve eski eserlerine dairdir. İkincisi sanat tarihi sözlükleri ve büyük bir sanat ansiklopedisi, üçüncüsü ise Türk sanat tarihidir.
NAKKAŞ HASAN PAŞA (ö. 1031/1622)
Nakkaş Hasan'ı Tâlikîzâde Mehmed Subhi ve bir hattatla birlikte çalışırken tasvir eden bir minyatür (Şehnâme-i Mehmed-i Sâlis, TSMK, Hazine, nr. 1609, vr. 74a)
Minyatür ressamlığı ve tezhipçiliğiyle ünlü Osmanlı veziri
Nakkaş Hasan Paşa'nın tasvir yapmadaki becerisinden ilk bahseden kişi saray şehnâmecisi Tâlikîzâde Mehmed Subhi'dir. Tâlikîzâde, III. Mehmed'in bizzat çıktığı Eğri seferini ve Haçova Meydan Savaşı'nı konu alan Eğri Fethi Târihi adlı kitabının sonlarında üstat Bihzâd'ın bir benzeri olduğunu söylediği Hasan Paşa'nın nazmını sûretlerle süslediğini, heybetli bir pehlivan çizse görenlerin güçlerini kaybedip korkudan sırt üstü düşeceklerini, güneş çizse görenlerin sıcaklık hissedeceklerini, çimen çizse tazelik vereceğini, gülistan çizse onu gören bülbülün feryat edeceğini, Leylâ'yı çizse birçok âşığı mecnun edeceğini yazar. Nakkaş Hasan Paşa'nın hazırladığı I. Ahmed'in tezhipli bir tuğrası onun aynı zamanda çok yetenekli bir müzehhip olduğunu göstermektedir.
ÂRİF MEHMED PAŞA (1808-1865)
Devlet adamı ve ilk Türk ressamlarından.
Türkiye'de Batı tarzı resim sanatının öncülerinden biri olan Ârif Mehmed Paşa, 9 Zilhicce 1222'de (7 Şubat 1808) İstanbul'da doğdu. Babası, kapı çuhadarı İrfanzâde İsmâil Rifat Efendi'dir. On dört yaşında Maliye Kalemi'ne, on sekiz yaşında da kendi isteğiyle yeni kurulan Asâkir-i Mansûre-i Muhammediyye'ye kâtip oldu. 1242 (1826-27) yılında Rumeli'de Eğriboz ve Atina taraflarında iki yıl hizmet gördü. İstanbul'a döndükten sonra 1829'da nefer olarak "tüfenkçi " sınıfına geçti. Nefer ve başçavuş olarak dört yıl hizmetten sonra Sadr-ı Esbak Mehmed Reşid Paşa maiyetinde yüzbaşı rütbesiyle Üsküp ve Kosova'ya, Mısır Valisi Mehmed Ali Paşa ile de Humus'a gitti. İstanbul'a döndükten sonra kolağalığa terfi etti; 1845'te mirlivâlığa , üç sene sonra ferikliğe yükseldi. 1853'te Zaptiye müşiri kaymakamı, ardından Arabistan müşiri oldu. 1856'da Harput, 1857'de Erzurum, 1861'de Silistre, 1865'te Edirne valiliği yaptı. Askerî vazifesi sırasında resimle de uğraştı. Ordudaki görevinin yanı sıra Türk kültürü ve Türk tarihine araştırmacı ressam olarak hizmet etti. 9 Şâban 1282'de (28 Aralık 1865) vefat etti.
SİNAN BEY (ö. 885/1480’den sonra)
Sinan Bey'e atfedilen Fâtih Sultan Mehmed portresi (TSMK, Hazine, nr. 2153, vr. 145b)
Fâtih Sultan Mehmed dönemi saray ressamı.
Hayatı hakkında çok az şey bilinmektedir; Nakkaş lakabıyla tanınır. Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi 994 (1586) yılında yazdığı Menâkıb-ı Hünerverân adlı eserinde Sultan Mehmed Han dönemi musavvirlerinden Sinan Bey'in Venedik'te nakkaşların en üstünü Damyan'ın öğrencisi Pavli'nin (Paolo Mastori) yanında yetiştiğini ve onun şakirdinin de "şebîh" çizmede (portre yapmada) zamanın nakkaşlarının en iyisi Şiblîzâde Ahmed Çelebi olduğunu söyler. Sinan Bey'in, Bursa Türk ve İslâm Eserleri Müzesi avlusunda sergilenen ve Bursa'nın bugün mevcut olmayan, birçok âlim, mutasavvıf, edip, şair ve sanatkârın medfun bulunduğu ünlü Deveciler Kabristanı'ndan getirilen mezar taşının bir yüzünde güzel istifli sülüs hatla "sâhibü'l-kabr el-merhûm el-mağfûr es-saîd eş-şehîd nakkāş-ı Sultan Mehmed Sinân Bey b. Sââtî", diğer yüzünde "sâhibü'l-kabr nakkāş Sinân" ibaresi yazılıdır.
Sinan Bey'in mezar taşı (Bursa Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, nr. 46)
Mustafa Âlî Efendi tarafından Bursalı Ahmed'in portre ressamlığında üstat olduğunun söylenmesi hocası Sinan Bey'in de portre üstadı olabileceği düşüncesini akla getirmiş ve Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi'nde muhafaza edilen bir murakka içindeki, gül koklayan bağdaş kurmuş Fâtih Sultan Mehmed portresi, üzerinde imza bulunmamasına rağmen murakkaın ilk incelenişinden beri Sinan Bey'e atfedilmiştir. Ancak son yıllarda bu portreyi Bursalı Ahmed'e atfetmenin daha doğru olacağı görüşü ağırlık kazanmıştır. Aynı şekilde murakka' içindeki yine imzasız diğer bir Fâtih Sultan Mehmed portresinin de İtalyan ressamı Costanzo da Ferrara'nın yaptığı bir bronz madalyadaki Fatih'in portresine benzemesinden dolayı sanıldığı gibi ona değil, onun bir eskizinden yararlanan ve 885 (1480) yılında Fâtih Sultan Mehmed'in yolladığı elçiyle Venedik'e gönderilen Sinan Bey'e ait olduğu ileri sürülmüştür.