Tarihte iz bırakan 20 mektup
İnsanların uzak mesafelerden özlemlerini gideremediği, kalplerindekini dile getiremediği zamanlar vardı. Gurbetin acısı, savaşın ortasında sevdanın en şiddetlisi, yakın dostların muhabbeti ya da bir siyasi liderin emaneti… Şairlerden yazarlara, ressamlardan askerlere, devlet başkanlarından sultanlara, ünlü isimlerin kaleme aldığı mektupları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 30.10.2018
13:01
Güncelleme Tarihi: 30.10.2018
13:25
Franz Kafka’dan Milena’ya mektup
"Ve gece yazdığın mektup orada işte, nasıl okunabileceğini aklım almıyor. Bir göğüs havayı solumak için böyle nasıl daralıp genişliyor aklım almıyor.
Senden nasıl uzak kalınır, aklım almıyor. "
Sabahattin Ali’den Ayşe Sıtkı’ya mektup
"Hapishane ve yalnızlık beni maziye ve hatıralara çok bağladı.
Saatlerce bir köşede oturup ömrümün muhtelif safhalarını bir film gibi gözlerimin önünden geçiriyorum. Hem de sisli bir film gibi: Çünkü bu muhtelif levhalar gözümün önünden geçerken dudaklarım eski ve yeni birçok şarkılar mırıldanıyor.
Zaten eski hatıraların dimağımda canlanmasını temin eden bu şarkılardır. Bunlar bana birçok zamanları, birçok yerleri, birçok şahısları hatırlatırlar.
Herhangi bir vesileyle veya hiç farkında olmayarak bu şarkılardan birini mırıldanmaya başlayınca bütün ihtisas ve heyecanları ile mazinin muayyen bir devrini yaşıyorum, sana bu şarkıların şöyle bir listesini yapayım, sayfaları doldurmuş olurum. Evvela ilk âşıklığımdan başlayayım… "
Freud’dan Einstein’a mektup
"Ben barış için mücadele etmek istiyorum. İnsan savaş hizmetini reddetmediği sürece hiçbir şeyin savaşları ortadan kaldırması mümkün olmayacaktır.
İnsanın inandığı bir şey, örneğin barış uğruna ölmesi, inanmadığı, örneğin savaş gibi bir şey yüzünden acı çekmesinden daha iyi değil mi?
Ders kitaplarımız savaşı yüceleştirmekte, dehşetlerini ise anlatmamaktadır. Bu yöntemlerle çocuklara nefret aşılanıyor.
Ben onlara barışı öğretmek istiyorum, nefreti değil; sevgiyi öğretmek istiyorum, savaşı değil! "
Orhan Veli’den Nahit Hanım’a mektup
"Canım Nahitim,
Sana karşı hasretliğim günden güne artıyor. Tabii sen bunu anlamak istemiyorsun. Anlamadığını söyleyemem. Elbette anlıyorsun. Ama öyle sanıyorum ki bunu benim ağzımdan tekrar tekrar duymaktan hoşlanıyorsun. O kadar hoşlanıyorsun ki aynı şeyi her gün, her saat, her dakika tekrar etsem az bulacaksın.
Senden vazgeçmeyeceğimi bildiğin halde ne geçmişe ne de geleceğe ait hadiselerde senden başka hiçbir şey hatırlamak istemediğim halde nasıl oluyor da bana olmuş hadiseleri hatırlatıyorsun. Ben de birçok kötü şeyler biliyorum. Ama onları düşünmek istemiyorum. İçimin bu kadar seninle dolu olduğu bir zamanda düşünemiyorum demek daha doğru olur. Aramıza giren şeyleri yok etmekten zevk duyacağını söylüyorsun.
Nahit, sen bunu istiyorsan aramızda, yani seninle benim aramda, hiçbir kötü şey yok. Bizden başka hiçbir şey yok. İnan bana.
Sen benim için daima tek var olan şeysin. Dikkat et, en çok demiyorum, tek diyorum. Senden başka hiçbir şeyim yok. Hiçbir şeyim olmasını da istemiyorum."
Stefan Zweig’dan bütün dostlarına mektup
"Kendi isteğimle ve aklım başımda olarak hayatıma son vermezden önce son bir borcu yerine getirmek isteği yakamı bırakmıyor . Bana ve çalışmaları için böylesine güzel ve konuksever bir davranışla başımı dinlemek olanağını sağlamış eşsiz Brezilya'ya bütün içtenliğimle borçluluğumu belirtmek isterim.
Bu ülkeyi, her gün biraz daha fazla sever oldum. Konuştuğum dilin dünyasını yitirdikten ve düşünce dünyamın yurdu Avrupa, kendini yıkıp yaktıktan sonra, hayatımı temelinden yepyeni ve severek buradan daha başka bir yerde kuramazdım ."