Bir dağın tepesinde kurulmuş olan Mardin, Yukarı Mezopotamya'nın en eski şehirlerinden biridir. M.Ö.4500'den başlayarak klasik anlamda yerleşim alanı olan Mardin, Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Selevkos, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Selçuklu, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu ve Osmanlı Dönemine ilişkin birçok yapıyı bünyesinde harmanlayabilmiş önemli bir açık hava müzesi görünümündedir. Tarihte Yukarı Mezopotamya'nın en önemli yerleşim yerlerinden birisi olan Dara, İmparator Anastasius'un (491-518) girişimleriyle 505 yılında, Doğu Roma İmparatorluğunun doğu sınırını Sasanilere karşı korumak için askeri amaçlı bir garnizon kenti olarak kuruldur. Kaya içine oyulan yapılardan oluşan ve geniş bir alana yayılan Dara Antik Kentinin çevresi 4 kilometrelik bir surla korundu. Mardin ilinin 3 km. doğusunda bulunmaktadır. Yukarı Mezopotamya'nın tarihi yapıtlarından ve en tanınmış olanlarından biridir. Süryani Kadim cemaatinin dini merkezidir. Manastır, 4. yüzyılda kuruldu. O dönemden kalma mozaikler bugün de görülebilmektedir. Çeşitli devirlere ait üç ibadethane mevcuttur. Canlı bir tarih görünümünde olan manastırın en büyük özelliklerinden biri de içinde 52 Süryani Patriğinin mezarlarının bulunmasıdır. Mardin Nusaybin ilçesinin 14 km. kuzeydoğusunda, geniş bir vadi üzerindeki bu kale Hamdan Bin A1 Hasan Hasır Al-davla Bin Abdullah Bin Hamdan tarafından 970 yılında yapıldı. Midyat ilçesinin 23 km güneydoğusunda bulunur. Manastır, Süryani Kadim Cemaatinin ünlü ve büyük yapıtlarından biridir. Meşe ağaçları ile kaplı yüksekçe bir tepede yapıldı. Manastırın temelleri Savurlu Mor Smuel ile Kartminli Mor Şemun tarafından 397 yılında atılmış ve yapı kısa sürede tamamlandı. 615 ve 1049'da Metropolitlik Merkezi olan manastırda, Kral Arcadius (395-408) zamanında Mor Şemun tarafından barınma ve dua yerleri yapıldı. Mardin ismi hakkında değişik rivayetler vardır. Kelimenin Farsça, Yunanca, Arapça ve Süryanice olduğu söylenmektedir. Çoğu kaynakta Mardin'in gerçek adı 'Merdin' diye geçer. Merdin adı 'Kaleler' anlamına gelmektedir. Kentte birçok kalenin varlığı, bu şekilde isimlendirilmesine neden oldu. Yapımına Artuklu hakimiyeti sonlarında belki de Sultan İsa Devrinde Zinciriye Medresesi'nin yapımından hemen sonra muhtemelen aynı mimar tarafından başlanmış, fakat Timur İstilası ve Akkoyunlu baskısı gibi karışık bir durumun Mardin Siyasetine hakim olmaya başlaması üzerine yarım kalmış, daha sonra belki Akkoyunlular tarafından tamamlandıktan sonra Cihangir'in oğlu Kasım (1457-1502) adıyla anıldı. Mardin Kalesinin diğer bir ismi 'Kartal Yuvası'dır. Şehrin büyük bir kısmının dayanmış olduğu zinin üst kafesine kurulmuş müstahkem bir mevkidir. Subari, Sümer, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Emevi, Abbasi, Hamdaniler, Selçuklular, Artuklu, Karakoyunlu, Akkoyunlu, Safaviler, Osmanlılar dönemlerini, kimi zaman zaferleri, kimi hayal kırıklıklarını yaşamış çok önemli bir kaledir. Güneydoğu Anadolu bölgesinin farklı bir yapılaşma gösteren yerleşim şehirlerinden biri de Mardin'dir. Doğudan batıya doğru 2500 km uzunluğunda, Masius (Mazı) dağlarının güney yamaçlarında ve 500 metre genişliğinde bir alana kurulan Mardin şehrinin evleri, kaleden bakıldığı zaman birbiri üstüne yığılmış gibi görünür. Volkanik bir bölge olan kentte, tarihsel gelenek günümüze kadar sürdürülmüş ve özgün bir mimari yapı ortaya çıktu. Mardin'de bulunan bütün yapıların ön tarafları cepheye doğru bakar.