Türk edebiyatının diplomat yazarları
Diplomasi ve edebiyat yakın sahalar olmasa da bu alanda vazifelendirilen pek çok şair ve yazar var. Bürokratlık yapan Türk edebiyatının önemli yazarlarını sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 24.09.2018
18:37
Güncelleme Tarihi: 24.09.2018
18:42
Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliği de yapan Ruşen Eşref , 1934'te Tiran'da elçi olarak görev alır. Aynı yıl Atina'ya tayin edilen Eşref, kısa bir süre sonra merkeze çağrılı Budapeşte'ye gönderilir. 1940'da Türkiye'ye geri döner.
Emeklilik yıllarında yazdığı hatıratında görevinin Cumhurbaşkanlığı genel sekreterliğinden bürokratlığa neden geçirildiği hakkında herhangi bir açıklama yapmaz. 1959'da vefat der.
Türk edebiyatında devrin büyük şair ve yazarlarıyla yaptığı röportajlarla tanındı ve bu röportajlarını Diyorlar ki adıyla kitap haline getirdi.
Sadullah Paşa 1877'de Berlin'e büyükelçi olarak gönderildi. Sadullah Paşa da dönemin önemli kalemlerinden. "Ondokuzuncu Asır" isimli manzumesi hatırı sayılır bir metindir der Ayvazoğlu. Lamartine'in "Göl" şiirini Türkçeye çeviren Paşa, Homeros'un İliada'sını da çevirdi.
Bâbıâli Tercüme Odası'ndan yetişen Sadullah Paşa, Sultan IV. Murad'ın mabeyn başkâtibi olarak atandığında henüz 38 yaşındaydı. 1883'te de Viyana Büyükelçiliğine tayin edilir.
Sadullah Paşa, görevi esnasında Berlin antlaşması Ayastefanos Antlaşması gibi önemli görevlerde bulunmasının yanında görevi başında vefat eden ilk sefirdir.
HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER
Türk Ocakları'nın başkanlığını yapması nedeniyle yurtdışındaki Türklerle yakından ilgilenen Hamdullah Suphi, Bükreş elçiliğinde vazife aldı. 1927'de özerkliğini kaybeden Türk Ocakları ardından da 1931'de kapatıldı. Bükreş elçiliğinde terfi eden Hamdullah Suphi,1944'e kadar bu görevi sürdürür.
Türkçe öğreten okulların açılmasına öncülük eden Hamdullah Suphi, Bükreş'teki siyasi çevrelerin de takdirini kazanır.
Mülkiyeyi birincilikle bitiren Enis Behiç , bir şair olarak şöhreti genç yaşta yakaladı. Memurluğa Hariciye 'de başlayan Enis Behiç, Ziya Gökalp'le tanıştıktan sonra meşhur beş hececilerden biri oldu. 1915'te Bükreş şehbenderliğinin kâtipliği yaptı, on ay sonra ise Budapeşte şehbenderli ğine tayin edildi.
Geçsin günler, haftalar,
Aylar, mevsimler, yıllar...
Zaman sanki bir rüzgâr
Ve bir su gibi aksın...
Sen gözlerimde bir renk
Kulaklarımda bir ses
Ve içimde bir nefes
Olarak kalacaksın...
Budapeşte'deki görevinde Türk-Macar dostluğunun pekişmesinde, Gülbaba Türbesi'nin yeniden ziyaretgâh ve müze haline getirilmesinde büyük hizmetleri oldu.
Paris'te dış politika okuyan ve iyi derece Fransızcası olan Yahya Kemal 'in Urfa milletvekil liği döneminde Türkiye-Suriye Hudut Tashihi Komisyonu'nda Fransızlarla yaptığı görüşmeler sırasındaki başarısı sebebiyle Yahya Kemal, 1926'da Varşova elçiliğine tayin edilir. Beşir Ayvazoğlu, onun büyükelçilik görevini isteyerek mi, yoksa zoraki mi kabul ettiğini tespit etmenin mümkün olmadığını belirtiyor. "Belki de aykırı bir ses çıkarabilecek şahsiyetlerden biri olduğu için yurtdışında bulunması uygun görülmüştü."
Görevi boyunca Yahya Kemal'in Süleyman Nazif, Faruk Nafiz ve Abdülhak Şinasi Hisar'a gönderdiği mektuplardan vaktini masa başında geçirdiğini, genellikle okuduğunu ve yazdığını öğreniyoruz. Aynı zamanda Yahya Kemal bir diplomat olarak Polonya'da kendisini epeyce sevdirdi. Üç yıllık Varşova görevinden sonra Madrid'e tayin edilir. Yeni görevine başlar başlamaz Toledo ve Escurial şehirlerini ziyaret eden Yahya Kemal, sonrasında Gırnata, Kurtuba ve İşbiliye'ye de gider. 1931'de ülkede yaşanan siyasi krizler nedeniyle Madrid'den gizlice ayrılır. Fakat izinsiz ayrıldığı için görevinden alındı.
Akşam, güneş artık deniz ufkunda silindi,
Hulyâ gibi yalnız gezinenler köye indi,
Ben kaldım, uzaklarda günün sesleri dindi,
Gönlümle, hayâlet gibi, ben kaldım o yerde.
Görevi boyunca Ankara ile ilişkileri çok da iyi olmayan Yahya Kemal'in bu durumuna verilen bazı talimatlara uymaması, başına buyruk davranması sebep olduğu söylenir.