Türklerin çevgânı nasıl polo oldu?
Selçuklular döneminde savaş sporu olarak da tanımlanan 'çevgân', Asya ülkelerinde de oldukça rağbet gören bir oyundu. 19. yüzyılda İngilizlerin Afganistan ve kuzey Hindistan'ı işgal etmesiyle çevgân oyunu polo adını alarak bugün bütün dünyada da bu adla tanındı.
Giriş Tarihi: 26.10.2018
12:03
Güncelleme Tarihi: 10.06.2020
14:56
TÜRK KADINLARI DA BU OYUNDA MAHİRDİ
Esasında erkekler tarafından oynanabilecek bir oyun olarak görünse de Türk kadınlarının da bu oyunu erkeklerle beraber ve onları zorlayacak kadar ustaca oynarlardı. Türkiye Selçuklu sultanlarından I. Gıyaseddin Keyhüsrev, gurbet hayatı yaşadığı dönemlerde Halep hâkimi el-Melik ez-Zahir'i ziyaret etmişti. Sultan, Halep'e geldiğinde onu karşılayanlar, eğer sultan çevgân oyunu oynamak isterse ona hizmet etmekten geri kalmayacaklarını bildirmişlerdi. Yine Türkiye Selçukluları'nın diğer sultanlarından II. Süleyman Şah, I. İzzeddin Keykavus, II. Gıyaseddin Keyhüsrev ve Alaeddin Siyavuş'un da çevgân oynayan sultanlardan olduğu bilinir.
EMİRLERİN DE GÖZDE OYUNUYDU
Türkiye Selçuklu Devleti'nde de sultanların yanı sıra emirler de çevgân oynarlardı. Devletin son dönemlerinin önemli emirleri arasında yer alan Emineddin Mikail, çevgân oynayan devlet adamlarından birisiydi.
EVLİYA ÇELEBİNİN DİLİNDEN ÇEVGÂN
Osmanlı döneminin en önemli seyyahlarından olan Evliya Çelebi, Anadolu'yu gezdiği sırada Bitlis'te çevgân oyununu izleyip eserinde oyunun nasıl oynandığını kaleme almıştı. Evliya Çelebi, meydanda toplanan atlıların iki tarafa ayrıldığını, ellerindeki eğri çevgân ile ortadaki ağaçtan topu sürmeye çalıştıklarını yazar.
"Çevgân oynamak oldur kim bu meydânun bir başında seng-i hârâ var. Bir başında yine bir sütûn-ı müntehâ dikilmişdür. Bir tarafta bin atlı ve bir tarafta bin atlı cem olub, ellerinde birer kızılcuk ağacından eğri bir gobâl ve çevgân ile âmâde olurlar. Mezkûr meydân-ı mülâ abeye âdem kellesi kadar bir ağac-ı müdevver top korlar. Bir tarafdan sekiz kat mehter-hâneye hurralar urulub âvâz-ı dühül evce peyveste oldukda bir tarafdan bir âdem ve bir cânibden at bırağub meydândaki topa biri bir çevgân urub kendi taraflarındaki meyile geçirmeye bu topa çevgânlar ururlar. Biri dahi at ile segirdüb o galtân olan topa bir çevgân urub kendi hudûdundaki amuda götürmek ister. Biri dahi yetiĢüb top havâda tayerân iderken bir çevgân urub biri dahi urub netîce tarafeynün askereyni birbirlerine girüb fakîr topa öyle çevgân gobâllar ururlar kim niçesi pâre pâre olub elbette bir hâl ile bir tarafı halkı gâlib gelüb, topu kendi hudûdlarına götürüb karşı tarafdakiler mağlûb, topu alanlar gâlib, mağlûblar gâliblere ba'de'l-çevgân azîm ziyâfetler iderler. Bir acâyib temâşâdur. Ve acîb pehlivânlıkdur. Ve gâyetü'l-gâye fârisü'l-hayllikdür."
ÇEVGÂN OYUNUNDA SULTANA HÜRMET
Türkiye Selçuklu Devleti'ne en parlak dönemini yaşatan Sultan I. Alaeddin Keykubad, günlerce çevgân oynardı. Hatta sultan, Beyşehir Gölü kıyısında yaptırdığı Kubâdâbâd Sarayı'nı görünce çok beğenmiş, daha sonra orada bir ay süreyle çevgân oynayıp avlandı. Sultan, Eyyûbî meliklerinden Melik Eşref ile bir araya geldikleri vakit birlikte çevgân oynardı. Oyun sırasında sultanın elinden çevgânı üç defa yere düştü ve her defasında da Melik Eşref hürmeten atından inerek, çevgânın tozunu silip öptükten sonra sultana verdi.
Derlenmiştir.