Ünlü ressamların içe bakan resimleri: Otoportre
Otoportre, portre gibi resimde ve fotoğrafta sanatsal bir biçim. Öz portreler, doğaları gereği içe bakan resimlerdir. Kendi portresini yapan ressamın derdi 'kendisi' iledir ve işi kişiseldir. 14. yüzyılda aynanın Venedik'te bulunup geliştirilmesi ile ressamlar da kendi portrelerini yapmaya yönelmişlerdi. Sokrates insan yüzünü 'ruhun aynası' olarak ifade ederken diğer yandan 'Otoportre'ler de ressamların bir nevi aynası oldu. Batıdaki portreciliğin gelişen bir trend izlemesi, Osmanlı'da da 15. yüzyıldan başlayarak 19. yüzyıla kadar devam eden bir geleneği; "minyatür sanatında portrecilik" geleneğini başlatmış olduğu söylenebilir.
Giriş Tarihi: 23.09.2018
14:15
Güncelleme Tarihi: 23.09.2018
14:42
Cemal Tollu otoportresinde kendini izlediği aynanın, kendi boyadığı tuvalinden biraz uzakta ve aşağıda olduğunu duyumsatan bir poz sergiler. Gerek poz vermek gerekse çizmek için zor olan duruş deformasyonu seven sanatçının Hoffman ile Lhote atölyelerinde aldığı kübizm öğretilerini uygulamasına olanak taşır. Ressam kişiliğinin altını, fırçalar ve paletlerle çizerken, etkilendiği geçmiş uygarlıklara gönderme yapan ağaç heykelciklere de yapıtında yer verir.
1863-1944 tarihleri arasında yaşamış olan Norveçli ekspresyonist ressam. Çoğunlukla Çığlık isimli tablosuyla bilinir.
Sanatçının otoportresi resimsel düzenlemeye verdiği önemi gösterirken, konstrüktif yapılanmanın duygu aktarımındaki katılığına da işaret ediyor. Bir çiçeğin önünde kendini resmeden Eyüboğlu kendi iç dünyasına değil, sanatına dair ipuçları vermiş. Renklerle elde edilen gölge-ışık, sıcak-soğuk renk uygulamaları ve yapıtın parlak bütünlüğü fovistlerin enerjik dünyasına göndermeler içerir.
Portrelerinde, otoportrelerinde modelin kişiliğinin özünü ayrıntılardan kurtararak, yalın bir biçimde yansıtmıştır. Otoportresinde yüzünü, bedeninin ekseninden saptırarak yana döndüren sanatçı gözlerini izleyiciye çevirmiş. Koyu renk değerlerini fonda ve saçlarında, birbirine yakın tonlarıyla açık renkleri de yüzünde, fularında ve giysisinde kullanarak bedeni tuvalin ön planına taşımış. Böylece renk tekniğiyle sağladığı derinlik izleyiciye yaklaştıkça hacmi büyütmüş. Zeminden türemişçesine geri planda bıraktığı yüzü tedirgin edici bir etkiye sahip.
20. yüzyılın popüler kültür ikonlarından biri kabul edilen Frida Kahlo'nun 55 otoportresi bulunur. "Kendi resmimi yaptım çünkü o kadar yalnızdım ve en iyi bildiğim şey kendimdi." cümlesi aslında trajik yaşamını otoportreler ile betimlediği yıllarda, günlerini, 'gündüzlerinin ve gecelerinin celladı' olarak tanımladığı bir aynaya bakarak geçirmek zorunda kaldığı gerçeğini de içinde saklar.
"Başıma gelen en iyi şey, acı çekmeye alışmaya başlamam." diyor Kahlo. Geçirdiği kaza onu yatağa hapsetmiş. Talihsizliklerle dolu yaşamının koca bir bölümünü, annesinin sıkılmasın diye yatağın tavanına astığı aynalara bakarak geçirmiş. 143 resminin 55 tanesinin otoportre oluşuna da bu "cellat" sebep olsa gerek.
Picasso ondan, "Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz" diye övgüyle bahsediyor. Kendini "uçmak isteyip de uçamayan bir kuş" olarak tanımlar Frida Kahlo.