Çaykovski'ye ‘Şark’ın masallarını anımsatan’ İstanbul anıları
Klasik müziğin büyük bestecilerinden Çaykovski'nin yolu, hayatının bir döneminde Osmanlı topraklarına düşmüştü… Turne için bir yolculuğa çıkan Çaykovski, Osmanlı'nın üç güzide şehrine uğramış; bu serüvenini, anılarında ve yazdığı mektuplarda kaleme almıştı. Bundan 125 yıl önce bugün hayata veda eden Çaykovski, ayak bastığı Osmanlı toprakları için "Nedense bütün bunlar bana Şark'ın masallarını hatırlatıyor" demişti.
Giriş Tarihi: 06.11.2018
12:38
Güncelleme Tarihi: 06.11.2018
13:27
TUTKUSU OLDUĞU MÜZİK UĞRUNA İŞİNİ BIRAKTI
Çaykovski, 1859 yılında okuldan mezun olduktan sonra, Adalet Bakanlığı'na girerek memur olarak göreve başladı. Çalışmaları çok takdir gördü ve hızla terfi etti.
Mezun olduktan sonraki sosyal hayatı Fransız balesi, tiyatrosu ve İtalyan operası izlemek üzerine kuruluydu. 1861'de yeni açılan Rus Müzik Cemiyeti'nde Nikolay Zaremba ile teori derslerine başladı. Hocasının yeni açılan St. Petersburg Konservatuvarı'nda hocalık yapmaya başlaması üzerine, Çaykovski de müzik çalışmalarına burada devam etti.
Müziği meslek edinme isteği günden güne artan besteci, tutkusu uğruna 1863'te işini bırakarak daha az gelirli bir hayatı göze aldı.
ORKESTRANIN ÖNÜNDE DURDUĞU AN DEHŞETE KAPILIYORDU
Okulun en başarılı hocaları Zaremba ve Anton Rubinstein'dı. Anton Rubinstein, öğrencisindeki özel yeteneğin farkına vararak, onun eğitiminde daha özenli davrandı.
Çaykovski, onlarla önce armoni, kontrpuan ve kilise modları, sonra da kompozisyon ve enstrümantasyon çalıştı. 21 yaşında profesyonel eğitimine başlayan biri için çok iyi bir performans gösterdi.
Büyük hayranlık duyduğu hocası Rubinstein ile aynı zamanda şeflik de çalıştı. Birtakım sosyal fobilerinden dolayı şeflik yapmak ona çok zor geldi. Daha orkestranın önünde durduğu ilk an dehşete kapılıyordu ve bu durum hayatı boyunca, kendi eserlerini yönetmek için misafir olarak çağrıldığında dahi değişmedi.
ÇAYKOVSKİ’NİN YOLUNU AÇAN MÜZİSYEN
1865'te St. Petersburg Konservatuarı'ndaki eğitimini ikincilik ödülü ile tamamladı. 1866'nın başlarında Anton Rubinstein'ın önerisi ile Moskova Konservatuarı'nda hocalığa başladı. Besteci Moskova'ya taşınınca konservatuarın müdürü de olan Nikolay Rubinstein ile yaşamaya başladı.
Nikolay Rubinstein, Moskova'nın müzik çevresinde son derece etkili ve tanınmış biriydi, dolayısıyla besteciye mesleki açıdan birçok avantaj sağladı. Rubinstein, Çaykovski'nin eserlerini (ilk eserleri dâhil) şefliğini kendi yaptığı Rus Müzik Cemiyeti'nin konserlerinde seslendirdi.
"Tarifsiz bir melankoliyi sürekli içimde taşıyorum. Öyle bir duygu ki, kelimelerle açıklanamaz. Korkuyla karışık, ne olduğunu ancak şeytan bilebilir."
Bu dönemde birçok çalışması psikolojisinde ve sinir sisteminde bazı düzensizliklere aynı zamanda uyku bozukluğuna yol açtı ve bu durum yaşamı boyu devam etti. Bu sıralarda ilk büyük eserlerini yazmaya başlamıştı.
DÜNYA PRÖMİYERİNDE ESERİ BEĞENİLMEMİŞTİ
1872 yılında Russky Vedomosti Gazetesi'nde müzik yazarlığı yapmaya başladı ve bu görevini 4 yıl boyunca devam ettirdi. 1875 kışında depresyon ve yine bir sinir sistemi bozukluğu yaşadı. 1876'da tedavi için gittiği Fransa'daki Vichy'nin ardından, gazetedeki görevi üzerine Bayreuth Festivali'ni izlemeye Almanya'ya geçti. Rusya'ya döndükten sonra kardeşinin yanına yaptığı gezi, sağlığına iyi geldi.
1875'e gelindiğinde Romeo ve Juliet, 2. ve 3. Senfoniler, Fatum Senfonik Şiiri, 3 Operası, Si Minör 1. Piyano Konçertosu gibi büyük eserleri çoktan bestelenmişti. 1. Piyano Konçertosu'nun dünya prömiyerini 25 Ekim 1875'te Boston'da yapan Hans von Bülow'a adadı.
Boston'ın baş eleştirmeni John S. Dwight, eseri alışılmışın dışında bularak, konçerto için "son derece zor, garip, vahşi, tam anlamıyla Rus" ifadelerini kullanmıştı.
EVLİLİĞİ YALNIZCA 9 HAFTA SÜRDÜ
1877'de konservatuvarda öğrencisi olan Antonina Ivanovna Milyukova ile evlendi ancak evlilikleri sadece 9 hafta sürdü. Kardeşi Modest'e yazdığı mektubunda şöyle der:
"Bir süredir delilik sınırlarını zorladığımı ancak şimdi kavrayabiliyorum. Mayıs ayında Antonina ile evlenmeyi kafasına koyan, Haziran ayında hiçbir şey olmamış gibi oturup bir opera besteleyen, Temmuz ayında evlenip Eylül gelmeden karısından kaçan, sonra da Roma'ya sığınan o adam ben değildim, bir başka Pyotr İlyiç olmalı."
Birkaç yıl sonra ablası Aleksandra'ya yazdığı mektubunda ise şu sözlere yer vermişti:
"Onun iyi bir eş ve arkadaş olma gayretinin farkındaydım, aradığımı bulamamış olmamın sebebi o değildir."
Çaykovski ve Milyukova, ömür boyu boşanamadılar ve mektuplaşarak ilişkilerini sürdürdüler.