Müzikle ilgili bilmeniz gereken şaşırtıcı bilgiler
Genel olarak vokal veya enstrümantal ses ve tonların bir araya getirilmesinden oluşan müzikle ilgili her asırda yeni bir bilgi öğreniyoruz. Örneğin, günümüzde kabul edilen en popüler müzik aletinin hangisi olduğunu sorsak kaç kişi doğru cevabı verebilir? Veya müziğin kökenine inecek olursak, Osmanlı'da besteleriyle ünlenen ilk Müslüman kadın bestecimizi kim hatırlar? Sizler için "Dünya Müzik Günü"nde, müziğe dair önemli ve şaşırtıcı bilgileri derledik.
Giriş Tarihi: 21.06.2019
08:56
Güncelleme Tarihi: 21.06.2019
09:36
Osmanlı İmparatorluğu'nda besteleriyle ünlenen ilk Müslüman kadın bestecidir. 1710-1780 tarihleri arasında yaşadığı tahmin edilir. Tambur çaldığı ve sesinin güzelliği ile tanındığı ileri sürülmektedir.
Dilhayat Kalfa, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ilk kadın besteci olan Reftar Kalfa'dan sonra bilinen ikinci kadın bestecidir. Yaşamı hakkında neredeyse yok denecek kadar az bilgi olmasına rağmen, bestelerinin müzik kalitesi günümüze kadar tartışılmaz yerini korumuştur. Dilhayat Kalfa, adındaki Kalfa sıfatından da anlaşılacağı gibi, sarayda yetişmiş ve gene sarayda Kalfa rütbesi kazanacak önemli bir idari görevde bulunmuş bir kişidir.Dilhayat Kalfa besteleri, Darülelhan Tasnif Heyeti (günümüzdeki Konservtuar) tarafından tesbit edilmiş eserler arasında yer almaktadır. Ayrıca 18. yy. güfte mecmualarından olan Hekimbaşı Mecmuası'nda "Dilhayat" adına kayıtlı Rast ve Eviç makamlarında murabba beste ve Segâh makamında bir semâi'yle birlikte on üç eseri bulunmaktadır. Dilhayat Kalfa eserlerini bestelerken çifte düyek, remel, devrikebir, hafif muhammes gibi büyük usulleri kullanmıştır.
Bestelerinden bazıları: "Çok mu figânım ol gül-i zibâhıram için" (Evc makamı); Evcâra Peşrev, Büzürk Peşrev ve Saz Semaisi, Hüseyni Peşrev.
1 Kasım 1840 yılında doğdu. 44 yaşında iken, 29 Temmuz 1884'te vefat etti. Annesi 3. İkbâl Gülcemâl Hanım, babası Sultan Abdülmecid'dir. Fatma Sultan özellikle ömrünün son dört yılını sarayda şarkı bestelemekle geçirdi. İstanbul'da Yeni Camii türbesinde yatmaktadır.
Bestesi: "Ey pâdişah-i dâdger" (Rast)
1850'de İstanbul'da doğdu. 7 Aralık 1936'da İstanbul'da vefat etti. Babası vezir, hekim Dr. İsmail Paşa'dır. Yedi yıl Saray-ı Hümayun'da I. Abdülhamid'in kızı Münire hanımın yanında nedime olarak yaşadı. Matmazel Romano'dan piyano öğrendi. 11 yaşında iken saraydan ayrıldı. Babasının Girit Valisi olduğu yıllarda Giritli Kutbi Efendi'den Osmanlı şiirini, aruzu öğrendi. İlk musiki hocası ise Nikoğos Ağa'dır. Medeni Aziz Efendi, Asdik Ağa sonraki hocalarıdır. Piyano da çalan Leyla Hanım 200'ün üzerinde beste yapmıştır. Ölümünden üç yıl önce de "Saz" soyadını almıştır.
Bestelerinden bazıları: "Zevk-i sevda duymadın, âşık perestâr olmadın" (Hicaz); "Mâni oluyor halimi takrire hicâbım" (Sûzidil); "Mey-i aşka gönül peymane olsun" (Rast); Nazarın fikrime nûr-efşandır." (Hicazkâr); "Vicdanı muazzam olan Osmanlılarız biz" (Hicazkâr).
Gınâ , İslâm bilginleri tarafından sıkça tartışılan ve hakkında lehte ve aleyhte çok şey söylenen konular arasında yer alır. Gerek lehte gerekse aleyhte olan gruplar görüşlerini âyet ve hadislerle desteklemeye çalışmışlardır. Bu konuda genel bir değerlendirme yapmadan önce lehte ve aleyhteki görüşleri ve gerekçelerini vermekte yarar vardır.
"Bazı insanlar, Allah'ın yolunu (âyetlerini) alay konusu yaparak halkı sinsice Allah'ın yolundan saptırmak için 'söz eğlencesi'ni satın alırlar. Küçük düşürücü azap işte bunlar içindir" (Lokmân 31/6).
Ayette geçen "söz eğlencesi veya sözlü eğlence" (lehve'l-hadîs) ifadesinin yorumuyla ilgili olarak müfessirler iki hususa işaret etmişlerdir. Birincisi; âyette geçen "lehve'l-hadîs", masal, asılsız sözler ve hurafeler anlatmak demektir. Âyetin nüzûl sebebi olarak nakledilen şu rivayet bu yorumu desteklemektedir. Nadr b. Hâris ismindeki biri, Fars memleketlerine ticaret için gittiği sırada orada Acem kitaplarını satın alarak Kureyşliler'e anlatır ve "Muhammed size Âd ve Semûd kavminin hikâyelerini anlatıyor. Ben ise Rüstem'in, Behlûl'ün efsanelerini, kisrâların ve Hîre krallarının hikâyelerini anlatıyorum" der ve insanları Kur'an'ı dinlemekten alıkoymaya çalışırdı. İşte ayet bu kişi hakkında nâzil olmuştur.
Orta Çağ'daki Müslüman müzisyenler, gitarın erken dönem versiyonu olan kitara çalarlardı.