Psikolojinin tuhaf ve bilinmeyen problemleri
Zihinlerimizin kimi zaman bizi yanılttığı olur. Çocukluğumuzda, gece karanlıkta minicik ışığı büyük nesnelere dönüştürdüğümüz zamanlar olmuştur ya da dışarıdaki rüzgarda ağacın dallarının sallanışından hikayeler yazmışızdır. Bunları sürekli olarak yaşayıp da artık çıkmaza sürüklenenler de aramızda yaşıyor. Bazı psikolojik rahatsızlıklara aşinayız. Peki ya hiç bilmediklerimiz? En ilginç ve duyulmamış psikolojik durumları sizleri için derledik.
Giriş Tarihi: 07.12.2018
10:08
Güncelleme Tarihi: 07.12.2018
10:23
Bu sendrom kaçırılan kişinin kendisini kaçıran kişiye sempati ve bağlılık geliştirmesiyle gerçekleşir. İlginçtir ki Stokholm Sendromu ismini gerçekten olmuş bir olaydan alır. İsveç, Stokholm'de 1973 yılında gerçekleşen bir banka soygun yapıldı. Bu soygun sırasında rehineler kendilerini rehin alanlara o kadar büyük bağlılık duydu ki mahkemede onların aleyhine şahitlik yapmayı reddettiler.
Bu Stokholm Sendromunun tam tersidir. Burada, rehin alınan kişiler değil de rehin alan kişiler sempati ve bağlılık duymaya başlar ve rehin aldıkları kişilerin ihtiyaç ve arzularına yenilirler. Bu reaksiyonun, rehin alan kişinin suçluluk duygusu ve ahlaki kararsızlığından kaynaklı olduğunu söyleyebiliriz.
Bu psikolojik rahatsızlık da gerçek bir olaydan esinlenerek isimlendirilmiştir. Peru, Lima'da Japon Büyükelçiliğinde yaşanan bir rehin alma hikayesidir. Tupac Amaru Devrimsel Hareketi, birkaç gün boyunca diplomat ve ordu mensuplarının da bulunduğu yüzlerce kişilik bir grubu Japon Büyükelçiliğinde rehin tuttular. Ama saldırganlar zamanla, rehinelere ve dışarıya nasıl bir durum yaratıp ne kadar büyük bir zorluğa yol açtıklarını anladıkları zaman rehineleri birer birer bırakmaya başladılar.
Bu psikolojik rahatsızlık kişiyi ölü olduğuna ya da var olmadığına dair sanrısal bir inanışa sürükler. Bu kişiler vücutlarının çürüme döneminde olduğuna inanır ya da tüm kanlarının çekilmiş olduğunu ya da iç organlarının yok olduğunu düşünürler. Bu durum daha çok psikotik depresyon ya da şizofreni hastalarında görülür.
Paris Sendromu, Fransa'nın başkenti olan Paris'i ziyaret eden Japon vatandaşlarda görülür. Genelde seyahatleri sırasında bir sinirsel patlama yaşarlar, bu aynı zamanda dünyanın başka yerlerine giden Japon turistlerde de görülüyor. Bu durum kültürel şokun oldukça yoğun ve sert bir hali olarak karşımıza çıkıyor. Öyle yoğundur ki anksiyetenin fiziksel ve duygusal belirtileri ortaya çıkar, gerçeklik algısı kaybolur, hatta kişi halüsinasyon görebilir.
Paris'i her yıl ziyaret eden 6 milyon turistten sadece 20'si bu sendromdan etkilenmektedir. Şüphelenilen tetikleyiciler, idealizasyon, dil bariyeri, fiziksel ve akli yorgunluk ve radikal biçimde farklı olan kültürel alışkanlıklarla karşılaşma hali olarak gözlenir.
Bu hastalığa sahip kişiler, ellerinin kendilerine ait olmadığına, kendilerinden ayrı bir kontrolü olduğuna inanırlar. Yabancı el sendromunu yaşayanlar bazen bir ruh, cin veya bunun gibi bir şey tarafından ele geçirilmiş olduklarına inanabilir. Bu sendromu yaşayan insanlar genellikle beynin iki yarım küresi arasında bağlantı kuran corpus callosumu hasar görmüş insanlardır.