Lütfi Ömer Akad sinemasına bakış
Sinemamızın "Ustasız Usta"sı Lütfi Ömer Akad, çektiği filmlerle polisiye türünün başlamasına vesile olduğu gibi dekor yerine mekan kullanmasıyla sinemamızın çehresini değiştirdi. 1973-1975 arasında çektiği "Göç Üçlemesi" ile ülkemizdeki toplumsal kaymayı beyaz perdeye taşıyarak halkın problemleri üzerinden mekansal bir okuma yaptı. Filmleri; konu edindiği meseleler, genç sinemacılara yol gösteren hatıraları ve olaylara karşı gösterdiği hassas tavırları ile tanınan Lütfi Ömer Akad, sinemamızın Koca Çınarı idi.
Giriş Tarihi: 17.07.2024
09:45
Güncelleme Tarihi: 17.07.2024
11:19
SİNEMA DİLİ
◼ Özgün bir sinema dili oluşturmaya çalışan Akad yalın, sade, kesik ve öz bir anlatım tarzı kullanır. Meseleleri açıklarken çözüm yolu göstermek yerine bunu izleyicinin bulmasını ister.
◼ Sanatsal yönü yüksek yapıtlarının senaryosunu da çoğunlukla kendisi yazar. İlham kaynağı ise halk hikayeleri, destanlar, atasözleri ve deyimlerdir.
USTA YÖNETMENLERDEN SÖZLER
ULUSAL SİNEMA
◼ Akad çektiği filmler ile sinemamızı "Ulusal Sinema" akımına yakınlaştırmıştır. Ulusal Sinema düşüncesi , sanatta, sinemada ve tüm toplum hayatında ulusal olmayı, kaynağını Batı yerine, bu topraklardan alan bir sanat anlayışını savunmaktadır
◼ Bir yandan halk sinemasına, bir yandan da batı sineması hayranlığına karşı bir tepkiden doğmuştur. Akad bu husustaki görüşlerini şöyle dile getirir:
"Batı sineması arıyorlardı bizde. Biz de onların beğeneceği filmleri yapmaya özeniyorduk. Ama sonra yollarımız ayrıldı. Biz artık bu türde filmler yapmamak gerektiği fikrine erdik."
GÖÇ ÜÇLEMESİ
◼ "Göç Üçlemesi " sinemamızda "göç " olgusu üzerine çekilen en önemli filmlerden biri olarak kabul edilir. Yönetmen üç ayrı filmde taşradan büyük şehre gelen insanların hayatlarına odaklanmış, gerçekçi bir bakış açısıyla göç eden insanların sorunlarını beyaz perdeye aktarmıştır.
◼ Göç üçlemesi, 1973 yapımı "Gelin", "Düğün" ve 1974 yılına ait "Diyet " filmlerinden oluşur. Köy-kent, Doğu-Batı, geleneksel-modern gibi dünya gündemini meşgul eden ikiliklerin işlendiği bu üçlemede toplumsal sorunlar filmlerin ana konusunu oluşturur. Akad, tecrübe ettiği bir problemi sinema merkezli olarak evrenselleştirir.
"IŞIKLA KARANLIK ARASINDA"DAN ALINTILAR
IŞIKLA KARANLIK ARASINDA
◼ Akad'ın meşhur eseri "Işık'la Karanlık Arasında ", gerçek sinemaseverlerin başucu kitaplarından birisidir. Akad'ın kendi biricik sinema yolculuğunu anlattığı "Işık'la Karanlık Arasında ", bir yönetmenin hassasiyetini gözler önüne serer.
◼ Film yapmak, çekim yapmak ve sinema ile yakından ilgilenmek isteyen gençlerin bu eşsiz yolculuğundaki önemli duraklardan biri olan "Işık'la Karanlık Arasında ", sinemamızın büyük yönetmeninin eşsiz tecrübeleri ile doludur.
USTASIZ USTALIĞI VE MİLLETİNE SEVGİSİ
◼ Yarım kalan "Damga" filmini tamamladıktan sonra yönetmen olan Akad'ın ustası yoktur. Onun sinema tecrübesi kendisinin emekleriyle büyüttüğü bir hikayedir.
◼ Akad milletine düşkün bir yönetmendir. Onun filmleri insanımızın sıkıntılarını dert edindiği gibi Anadolu'nun kendine has havasını da hissettirir. Akad bir röportajında bu duruma dikkat çeker:
"Türk insanını oluşturan şey nedir ve bu, görsel olarak nasıl ortaya çıkar, soruları üzerine düşündüm daha çok. Türk insanı nasıl davranır, tepkisini nasıl gösterir? Bunu çok merak ettim. Bir gün Topkapı Müzesi'ne girerken bir kitap ilişki gözüme: 'Türk Mutfağı' adında. Kitabın hazırlanış sürecinde öğrenciler Anadolu'ya yayılmış ve kadınlarımızdan yemek tarifleri almış, ses kaydı olarak olduğu gibi dökümünü yapmışlar. Kitabı okurken bir şey fark ettim. Çok kısa cümleler, çok yalın bir anlatım ama tarifte de hiçbir eksiklik yok. O konuşma türü, sözlü olarak kendisini ifade ediş biçimi, yalınlığı beni etkiledi. Ancak burada derinliği olmayan bir yalınlık değil, onu seziyorsunuz. Yılların biriktirdiği bir yalınlık."