Abdülhamid hakkında tarihe şerh düşen sözler
Abdülhamid, cihana hükmeden Osmanlı Devleti'nin 34'üncü padişahı, İslam'ın 113'üncü halifesiydi. 33 yıllık hükümdarlığı boyunca Osmanlı topraklarına birçok hizmette bulunmuş, o yıllarda dâhili ve harici birçok saldırıya göğüs germişti. Gün gelecek, onu tahttan hal' edenler veya bu karara en ufak desteği olanlar dahi pişmanlıklarını dile getireceklerdi. Kimisi "hayatımın en büyük hatası" diyerek Ulu Hakan'a yaptığı muhalefetten pişman olacak, kimisi ise şu dizeleri kaleme alacaktı: "Divane sen değil, meğer bizmişiz; bir çürük ipliğe hülya dizmişiz."
Giriş Tarihi: 12.11.2020
16:31
Güncelleme Tarihi: 04.12.2021
13:51
‘O DÖNEM, MODERNLEŞME KONUSUNDA BATI’NIN ÖNÜNDEYDİK’
Merhum başbakan Necmettin Erbakan, 1975'te kaleme aldığı "Türkiye'de Sanayileşme Meselesi" adlı makalesinde Abdülhamid hakkında şu sözleri söylemişti:
"Kendimizi ıslah etmeye mecburuz. Üzerimizdeki yanlış propagandaları silmeye mecburuz.
Hereke fabrikası, Sultan Hamid Cennetmekân zamanında yapılmıştır. 100 seneyi aşmıştır yapılalı. Bu fabrikanın yapılışındaki zihniyet mühimdir. Zira tamamen sarayın en ücra noktasına kadar yerli malı kullanma zihniyetinin tatbikatı olarak yapılmıştır. Sultan Hamid Cennetmekân bu fabrikanın dokuduğu şayakları giyerdi.
Sultan Hamid Cennetmekân hakkında çıkarılan bin türlü dedikodu vardır, bunlara kapılmamak mecburiyetindeyiz.
Bundan yüz sene öncesinde dahi sanayileşme bu günün disiplinli, modern sanayiini kurma hususunda dahi Batı'nın asla gerisinde değildik, önünde idik. Sultan Hamid Cennetmekân zamanında, bildiğiniz gibi Galata Köprüsü yapıldı, Hamidiye suyu Kâğıthane'den yukarıya pompa ile verildi, Silahtarağa santrali yapıldı. Bütün bunlar Batı'daki sanayileşme hareketi başlar başlamaz bizde de en aşağı aynı ölçüde başlandığının birer işaretidir. Kaldı ki 1893 ile 1897 arasındaki beş senede 8 bin kilometre demiryolu yapılmıştır. Bu aslında bir harika iştir. Bütün Anadolu demiryollarının, Hicaz hattı dâhil, yapılması muazzam bir hadisedir. Bugün o organizasyonu kuracak güçte değiliz maalesef."
‘ONUN VATANSEVERLİĞİ HER ŞÜPHENİN ÜSTÜNDEDİR’
İngiliz Casus Arminius Vambery, Sultan Abdülhamid hakkında şu itirafta bulunmuştu:
"Sultan Abdülhamid'in akıllılığı, çalışkanlığı ve vatanseverliği her şüphenin üstündedir."
‘DİVANE SEN DEĞİL, MEĞER BİZMİŞİZ’
Sultan Abdülhamid'e muhalefetinden dolayı pişmanlığını en açık şekilde dile getiren isimlerden biri Filozof Rıza Tevfik Bölükbaşı'dır. Onun, "Sultan Abdülhamid Han'ın Ruhaniyetinden İstimdad" isimli şiirinden bir dörtlük şöyledir:
"Tarihler ismini andığı zaman Sana hak verecek ey koca sultan Bizdik utanmadan iftira atan Asrın en siyasî padişahına Padişah hem zalim hem deli dedik, İhtilale kıyam etmeli dedik; Şeytan ne dediyse, biz beli dedik; Çalıştık fitnenin intihabına! Divane sen değil, meğer bizmişiz; Bir çürük ipliğe hülya dizmişiz; Sade deli değil, edepsizmişiz; Tükürdük atalar kıblegâhına!"
Sultan Abdülhamid'in "Hamidiye" adını taşıyan hizmetleri
‘TAHTTA O OLDUĞU SÜRECE OSMANLI’YI YOK EDEMEYECEKLERİNİ ANLADILAR’
Yunan Kraliyet ailesinden Michel de Grèce'in, Fransa'da yayınlanan ve Batı'yı ayağa kaldıran romanı "Son Sultan" , Avrupalıların "Kızıl Sultan" diye yaftaladıkları Sultan İkinci Abdülhamid'in hayatını anlatıyor. Romanda Abdülhamid ile ilgili şu sözlere yer veriyor:
"Genç yaşta tahta çıktığı zaman öylesine mücadele eder, öylesine saldırılara göğüs gerer ve öylesine vuruşur ki sonunda Avrupa devletleri tahtta Sultan Abdülhamid bulunduğu müddetçe Osmanlı Devleti'ni yok edemeyeceklerini anlarlar. Bu yüzden Sultan Abdülhamid'i devirmek için ellerinden geleni yaptılar ve tahttan indirdiler. Sultan Abdülhamid düşürülür düşürülmez İngiltere, petrol kuyularının üzerine atıldı."
‘SULTAN ADLİYE İŞLERİNE KARIŞMAZ, İDAMDAN HOŞLANMAZDI’
Sultan Abdülhamid'e muhalif olarak siyasete başlayan ve çok sonraları Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olan Celal Bayar, o dönem adalet sistemi için şunları yazıyor:
"İkinci Abdülhamid, kendisine muhalefet eden hâkimlere, davaya ve mahkemenin kararlarına karşı hiçbir hareket ve teşebbüste bulunmamıştır. Esasen, adlî ve kazâ hakkına bağlı işlerin sorumluluğunu, Adliye Nâzırı Abdurrahman Paşa'ya bırakmıştı. Sultan, adliye işlerine karışmazdı… İdamlardan da hoşlanmazdı…