Abdülhamid'in İstanbul'a miras bıraktığı 5 cami
Sultan II. Abdülhamid, payitahtın dört bir yanında yeni eserler yaptırdı ve eski eserleri ihya etti. Usta bir marangoz olduğu bilinen Sultan II. Abdülhamid'in Yıldız Hamidiye Camii'ndeki mahfil kafesleri ile dört büyük halife levhalarını sarayın marangozhanesinde bizzat kendisinin imal ettiğini biliyor muydunuz? Ya da Evliya Çelebi'nin, Seyahatname isimli eserinde o dönem İstanbul'unun tamamının net görüldüğü için Cihangir Camii'ye Cihannüma ismini verdiğini? Sizler için, Abdülhamid'in İstanbul'a miras bıraktığı 5 camiyi derledik.
Giriş Tarihi: 26.04.2019
14:56
Güncelleme Tarihi: 20.05.2019
12:59
Her yönüyle farklılık arz eden Yıldız Hamidiye Camii'ndeki bir başka özellik de diğer camilerde bulunan fil ayakları yerine, Mescid-i Aksa'daki gibi ana sembol olarak, içi çelik üzeri ahşap kaplama ve motiflerle bezeli dört direk dikilmiş olmasıdır. Caminin minber ve vaaz kürsüsü mermerden yapılmıştır. Cami içerisinde üç tarafı dolanan ve Mülk Suresi'nin yazılı olduğu kufi kuşak yazısını ise Ebuzziya Mehmed Tevfik Bey yazmıştır.
Altın varak süslemelerin yer aldığı hünkâr köşkünün ikinci katı Sultan II. Abdülhamid'e ayrılmıştır. Camideki en ihtişamlı kısım hünkâr mahfilidir. Sultanın Yıldız Sarayı'ndaki özel odasıyla, aynı dekorasyona sahip güzellikteki gül ağacından yapılan mahfilde sultanın namazlarını eda ettiği bilinmektedir.
Yıldız Hamidiye Camii, tarihimizde önem bir olaya da şahitlik etmiştir. Tarihe Ermeni Suikastı olarak geçen olayda, Ermeni teröristler 21 Temmuz 1905'teki Cuma Selamlığı'nda Sultan II. Abdülhamid'e karşı bombalı bir suikast tertip etmişlerdir. Sultanın kıl payı kurtulduğu patlamada 26 kişi hayatını kaybederken 58 kişi yaralanmış, 17 araba ile 20 at da parçalanmıştır. Patlama sonrası halk sükûnete davet ederek, korkusuzca at arabasını alıp saraya gitmesi, halk tarafından büyük takdir ile karşılanmıştır.
Yıldız Hamidiye Camii'nin son restorasyonu 2017'de tamamlanarak ibadete açılmıştır.
Beyoğlu'nda bulunan semte ismini vermiş, Tarihi Yarımada'yı en güzel gören tepelerden birine inşa edilen Cihangir Camii, Kanuni Sultan Süleyman tarafından oğlu Şehzade Cihangir adına Mimar Sinan'a yaptırılmıştı.
1559 tarihinde inşa edilen cami, deprem ve yangınlardan etkilenmiş ve büyük zarar görmüştür. 1874 yılında çıkan yangında büyük zarar gören eser, tek minareli kare planlı küçük bir camii idi. Lakin Sultan II. Abdülhamid Han, 1889 tarihinde camiyi adeta yeniden inşa ettirerek farklı bir mimari stille günümüze kadar ulaşan eserin ortaya çıkmasını sağlamıştır.
1559 yılında yapılan ilk cami, o dönemde bölgede cemaat sayısı az olması sebebiyle küçük ölçekte inşa edilmiştir. Cihangir Camii'nde dolayı bölge zamanla Cihangir olarak isimlendirmiştir. Evliya Çelebi, Seyahatname isimli eserinde Fındıklı bölgesinde dik merdivenlerle çıkılan ve o dönem İstanbul'unun tamamının net görüldüğü bu camiye Cihannüma ismini verir.
1889 yılında yaptırılan ve bölge topografyasıyla uyumlu olan yapı, kare planlı tek merkezi kubbeli ve çift minarelidir. Sultan II. Abdülhamid Han tarafından adeta baştan yaptırılan camiye ikinci bir minare ilave edilerek, padişaha ait bir yapı olduğu vurgulanmıştır. Tek kubbeli bir mimari sitil kullanılarak, önceki yüzyıllarda kullanılan yarım kubbe ve çeyrek kubbelerden vazgeçilmiştir. Harimdeki dört sütun ile merkezi kubbe güçlendirilmiş, ana kubbe böylelikle rahatlatılmıştır.