Abdülhamid’in kara kutusunun 86 yıl kasada saklanan günlükleri
Sultan Abdülhamid'in en yakınlarından olan Ahmet İzzet Holo Paşa 'nın, Yıldız'da gördüklerini, yaşadıklarını ve devletin en üst düzeyinde olup bitenleri günü gününe kaleme aldığını biliyor muydunuz? Peki, beş defterden oluşan bu günlüklerin ölümünden yüz sene sonra yayınlanmasını istediği halde zamanla unutulduğunu ? Sultan Abdülhamid'in kara kutusu İzzet Holo Paşa'nın kayıp günlükleri nihayet gün yüzüne çıkarıldı.
Giriş Tarihi: 15.05.2019
14:19
Güncelleme Tarihi: 15.05.2019
14:39
SULTAN ABDÜLHAMİD'İ TAHTTAN İNDİREN FETVA
31 Mart Vakası , İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne, iktidara tam hâkim olmak ve Sultan II. Abdülhamid'i etkisiz hale getirmek için bir bahane olmuştu. İttihatçılar, kendilerinin sebep olduğu bu isyanın faturasını padişaha keserek "hâl" edilmesine; yani Abdülhamid'in tahttan indirilmesine karar vermişlerdi.
27 Nisan 1909 günü Meclis-i Umumi-i Milli, Sultanahmet'teki Meclis dairesinde 240 mebus, 36 ayandan oluşan bir heyetle, Sultan II. Abdülhamid'in hâl'ine karar verdi. Heyet, Veliahd Mehmed Reşad Efendi'nin tahta çıkmasına oy birliğiyle hükmetmişti. Fakat bu kararın gerçekleşmesi için, fetva alınması şarttı ve fetvanın şeriat hükümlerine uygunluğunu denetleyen "Fetva Eminliği"nce tasdiki gerekti.
Hâl' fetvasının ilk metnini Elmalılı Hamdi (Yazır) Hoca kaleme almıştı. Fetva Emini Hacı Nuri Efendi, Meclis'e davet edilmiş ve onayı istenmişti. Verilen fetva, günümüz Türkçesi ile şunları söylüyordu:
"Müslümanların imamı olan kimse, bazı önemli şer-i konuları şeriat kitaplarından çıkarsa ve bu kitapları yasak etse, yaksa, yırtsa devlet hazinesini israf edip şeriata aykırı şekilde harcasa, idare ettiği kimseleri şer'i sebep olmadan öldürse, hapsetse, sürse, başka türlü zulümleri de adet edindikten sonra, doğru yola yemin etmişken sözünden dönse, Müslümanların yaşayışını tamamen bozacak şekilde fitne çıkarmakta direnip onları birbirine öldürtse, buna engel olacak durumdaki Müslümanlar, onun zora dayanan tutumunu ortadan kaldırıp, İslam memleketlerinin pek çok yelerinden metbuu tanınmadığına dair haberler gelip yerinde kalmasında zarar ve ayrılışında iyilik olduğu düşünülürse, kendisine imamlık ve sultanlıktan vazgeçme teklif etmek veya hâl etmek şekillerinden hangisi erbab-ı hâl ve akd tarafından uygun görülmüşse, bu kararın uygulanması yerinde ve gerekli olur mu?"
Elmalılı Hamdi Yazır, daha sonra bir konuşmasında "Hayatımda yaptığım en büyük hata, Sultan Abdülhamid'in hâl'ine karışmamdır" şeklinde, o dönemde karıştığı bu olaydan duyduğu pişmanlığı dile getirmişti.
SULTAN ABDÜLHAMİD SELANİK'E SÜRGÜN EDİLDİ
Tahttan indirildikten sonra Çırağan Sarayı'nda ikamet etmek istediğini bildiren Sultan II. Abdülhamid'e ret cevabı verilmiş ve hemen o gece Mahmud Şevket Paşa'nın emriyle eşyasını bile alamadan birkaç bavulla Selanik'teki Alatini Köşkü'ne gönderilmişti.
Sultan II. Abdülhamid , ailesi ve maiyetiyle birlikte yola çıkmadan önce muhafızlığına tayin edilen, geleceğin TBMM başkanı ve TC Başbakanı Binbaşı Ali Fethi (Okyar)'a Yıldız Sarayı'ndaki yatak odasının anahtarlarını teslim etmiş ve "Oğlum. Benim saraydakilerden kimseye emniyetim yoktur. Sen iyi bir çocuğa benziyorsun, bu anahtarları alın. Şu kadar senedir dişimden tırnağımdan arttırdığım yatak odamdadır. Sana emanet ediyorum" demişti. Onun İstanbul'dan ayrılmasından sonra Yıldız Sarayı'nın her köşesi İttihatçılarca didik didik aranmış ve her darbede olduğu gibi bir yağma yaşanmıştı.