Abdülhamid'in miras bıraktığı 44 eser
Şehr-i İstanbul'un sevdalısı Sultan II. Abdülhamid, mevcut düzensizliğin önüne geçmek ve yeni yatırımlar yapmak kaydıyla can çekişen şehre yaşanırlık kazandırmak istiyordu. Abdülhamid'in siyasi yönü ile birlikte, Osmanlı vatanına kazandırdığı eserleri konuşmak, onun çağın gerekliliklerini ve ilerisini düşündüğünün bir kanıtıdır. Peki, Abdülhamid'in başkent olan İstanbul'u, marka şehir haline getirmek için dünyanın önde gelen mimarlarına ve şehir plancılarına İstanbul ile ilgili projeler çizdirdiğini biliyor muydunuz?
Giriş Tarihi: 10.02.2020
10:19
Sultan II. Abdülhamid'in emriyle 1884 yılında kurulan hastane, Balmumcu ve Orhaniye kışlalarında bulunan saray muhafızları ile Beşiktaş civarında ikamet eden saray mensuplarının muayene ve tedavileri için kurulmuştur. Hastanenin yapımındaki tüm masrafları bizzat Sultan II. Abdülhamid Han'ın şahsi servetinden karşılanmıştır.
Gereğinde 10 saat içinde sökülüp tekrar kurulan prefabrik malzemeden yapılan hastane, 3 ayrı bölümden oluşmaktaydı. 200 hasta kapasiteli yapıya, kuruşundan sonraki yıllarda röntgen dairesi ve bazı ilaveler yapılmıştır.
Hastanede görevli kişiler, sahasının uzmanı isimlerden seçilmekteydi. Sultanın Doktoru Miralay Mehmed Bey başta olmak üzere 18 hekim, 3 eczacı, 5 cerrah ve hasta bakıcının görev yaptığı askeri hastanede idareyi, Hastalar Ağası Kamil Efendi sağlamıştır.
Şişli ilçesi, Etfal Sokak'ta yer alan Hamidiye Etfal Hastanesi, ülkemizin ilk çocuk hastanesi olarak 1899 yılında Sultan II. Abdülhamid Han tarafından yaptırılmıştır. Sultan II. Abdülhamid'in şehzadeliği döneminde kızı Ulviye Sultan'ın çocuk yaşta yanarak can vermesi kendisinde büyük bir yara açmıştı.
Sultan II. Abdülhamid'in 1909 yılında tahtan indirilmesiyle sonra da faaliyetlerine devam eden askeri hastane, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı'nda da yaralı askerlerin tedavisinde önemli bir merkez olmuştur.
923 yılında kadar hizmete devam etmiş olan hastane, muhafız birliklerinin tasfiyesinden sonra lağvedilerek, malzemesinin bir bölümün Gümüşsuyu Hastanesi'ne diğer kısmı da Saraçhane Ambarı'na nakledilerek tarih sahnesinden çekilmiştir. Hastanenin olduğu alanda günümüzde Yıldız Teknik Üniversitesi yer almaktadır.
1900 yılında Sultan Abdülhamid tarafından mimar Kemaleddin'e yaptırılmıştır. Klasik Osmanlı mimarisinde yapılan türbenin içinde, Gazi Osman Paşa'nın büyük, ahşap sandukası bulunmaktadır. Sadeliğin hissedildiği türbede, süsleme olarak sandukanın etrafını çevreleyen ahşap bir şebeke bulunmaktadır.
1889 yılında Sultan II. Abdülhamid tarafından Şeyh Hamza Zafir Efendi adına yaptırılmıştır. 19. yüzyılda İstanbul'da yapılan az sayıdaki külliyeden biridir. Bu camiye Ertuğrul adının verilmesi, hem Osmanlı hanedanı ve kurucusu Ertuğrul Gazi'yi anma maksatlı hem de Domaniç yöresi Türkmenlerinin oluşturduğu Ertuğrul Alayı'nın ibadetine tahsis edilmesinden kaynaklanır.
Şişli ileçesinde bulunduğu caddeye ismini veren Darülaceze, 1895 yılında Sultan II. Abdülhamid Han'ın fermanıyla kurulmuştur. Darülaceze'nin kuruluş sürecine bakıldığında ana etkenin, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sonrası oluşan sosyal hayatın etkili olduğu görülmektedir. Osmanlı'nın mağlubiyeti ile neticelenen savaştan sonra, özellikle Balkanlardan gelen muhacirler İstanbul'da cami, medrese, tekke han gibi mekanlarda misafir edilmiştir.
İstanbul Savaşı sonrası binclerce dul kadın, yetim çocuklar, sakat ve iş göremeyecek durumda olan insanlar ile dolmuştu. Kimsesiz çocuklar ve dul kadınlar Gülhane'de açılan Mühacirin Dul ve Eytamhanesi'nde , tedaviye muhtaç olanlar ise Muhacirin Hastanesi'nde koruma altına alınmıştı.
Sultan II. Abdülhamid, savaşın bu olumsuz izlerini kalıcı olarak silebilmek adına bazı müesseseler oluşturma kararı almıştır. Kurumun tesisi için oluşturulan komisyon, Darülaceze'nin inşa edilmesi için Okmeydanı bölgesinin uygun olduğunu ve inşaat edilmesi masrafının 72.000 altın lira civarında olacağını belirtmişlerdi.