Akşemseddin'in Fatih Sultan Mehmet'e yazdığı mektuplar
Fatih Sultan Mehmet'in hocası ve İstanbul'un manevi fatihi Akşemseddin, Osmanlı döneminin en önemli alimlerinden biriydi. Fatih'in "O benim hocamdır. Şehrin manevi fatihidir." dediği büyük alim, İstanbul'un fethinde büyük rol oynadı. Fatih'e yazdığı mektuplarla özellikle de İstanbul kuşatmasında dönüm noktası oldu. Peki, Akşemseddin'in Fatih Sultan Mehmet'e gönderdiği mektupta ne yazıyordu?
Giriş Tarihi: 26.02.2020
09:21
Güncelleme Tarihi: 26.02.2020
09:47
"Sultanım, sen bizim tatdığımız lezzeti tadacak olursan, saltanatı bırakırsın. Devlet işlerini tam yapamazsın. İslam dinini yayma işi yarım kalır. Müslümanların rahat ve huzur içinde yaşayabilmeleri için, devletin ayakta kalması şarttır.
Talebelikle padişahlığın bir arada yürütülmesi çok güçtür. Seni talebeliğe kabul edersem, düzen bozulabilir, halkımız perişan olabilir. Bunun vebali büyüktür. Allahü Tealanın gazabına maruz kalabiliriz. Halvetten murad adalettir. Hükümdarlıkta adaletten ayrılmazsın. İşte bu suretle, arzun yerine gelmiş olur… "
" ... Memleketin durumu sizin durumunuza tabidir. Zira Sultanlar, bedene nispetle ruh ne ise, memlekete nispetle odur. Bedende meydana gelen her nesne, hakikatte ruhun eserlerindendir. Siz kendinizi halk gibi zannetmeyiniz. Memleketi ıslahtan başka şeyle meşgul olmayınız ."
Fatih'e gönderdiği bu mektupta Akşemseddin'in bu mektubunda dikkat çeken taraf, yöneticinin her an uyanık olması, kendisini halk gibi görmemesi gerektiğini belirtmesiydi. Ruh, bedenin yöneticisidir. O iyi olduğunda bütün beden iyi olur. Ruh rahatsız olursa bedenin tamamı bundan etkilenir. Ruhu hasta olan bir bedenin iyi bir şekilde yönetilmesi mümkün değildir.
Bedenin hareketini sağlayan ruhun fonksiyonunu ülkede devlet başkanı üstlenmektedir. Bundan dolayı da padişah, ülkede meydana gelen olaylardan birinci derecede sorumludur. Sorumluluğunu da bilmek durumundadır. Zira Hakan, ülkesindeki halkın her türlü derdine çare bulmalıdır. Akşemseddin bu mektubu şöyle bitirdi:
"Fakîrün bu tarafa gitdügine pâdişâhun mübârek hâtırına gubâr gelmeye ki, vâlideyn bir nice kerre mektûb göndermekden sonra âdem göndermişler, anlarun rızâsın tahsîl itmegiçün geldük. Ümmîzdür ki bir kaç gün bu fakîrlerün rızâsında olub, devâm-ı devlet ve ezdiyâd-ı haşmet du'âsına meşgûl olavuz. Eger pâdişâha huzûr-ı sûrımuz maksûd olursa, İnşâ'a'llâh ya biz anda varavuz ya pâdişâh gele. Diyâr-ı 'Arab'ı varup bilece feth idavüz. Ammâ Türkmân'dan gâfil olmayasız, igen de ipin salıvirmeyasiz. Bilmiş olasız. "
Bu mektup, Fatih Sultan Mehmed'in İstanbul'un fethinden sonraki 5 yıllık süreçte meydana gelen siyasi gelişmeleri, sıcağı sıcağına aktardı.