Arama

Ansiklopedik risaleleriyle tanınan felsefe topluluğu: İhvan-ı Safa

İhvân-ı Safâ, 10. yüzyılda Abbasi Devleti'nin son dönemlerinde ortaya çıkmış, dini, felsefi ve siyasi çekişmelerin yaşandığı bir devirde çalışmalarını büyük bir gizlilik içinde sürdürmüştü. Buna karşın görüşleri ve kaleme aldıkları risaleler, daha o yüzyılda geniş bir coğrafyaya yayılmıştı. Kendilerini dini ve ahlaki kaygılarla ortaya çıkan bir topluluk olarak tanımlayan İhvân-ı Safâ topluluğu, bağnazlık, fikir ve mezhep çekişmelerini gidermeyi hedeflemişti.

Sesli dinlemek için tıklayınız.
  • 8
  • 13
RİSALELER GENİŞ BİR COĞRAFYADA ETKİLİ OLDU
RİSALELER GENİŞ BİR COĞRAFYADA ETKİLİ OLDU

İslam düşünce tarihinde ansiklopedik risaleleriyle kendine yer edinen İhvân-ı Safâ, kendilerinden sonraki âlimleri de etkilemişlerdir.

🔸 Kendi dönemlerinde kısa sürede yayılan bu düşünceler, İslam dünyasının hem doğusunda hem batısında uzun yıllar etkili olmuştur.

🔸 10. yüzyıla ilişkin bilim ve felsefenin düzeyi açısından özel bir yere sahip olan bu risaleler, Müslümanlar tarafından Yeni Platonculuk ve Yeni Pisagorculuğun tanınmasını sağlamıştır.

🔸 Yine aynı yüzyılda İspanya aracılığıyla Avrupa'ya da taşınmış ve Ortaçağ Latin fikir dünyasına etki etmiştir.

🔸 Risalelerin geniş bir coğrafyaya yayılması, İslam dünyasındaki aydınlar üzerinde etki etmiş ve farklı yüzyıllarda pek çok yazma nüshası ortaya çıkmıştır.

(x)🔍 Prof. Dr. Teoman Duralı'nın felsefeye dair kaleme aldığı yazılara ulaşmak için tıklayın.

İLİMLERİN SINIFLANDIRILMASI

🔸 Bilimsel anlamda bir sınıflama oluşturan İhvân-ı Safâ'nın bu anlayışı, kendilerine has bir üsluptadır.

🔸 Bu sınıflandırmada Aristo'nun ve Farabi'nin etkisi görülse de sihir, astroloji, rüya ve kehanet gibi ilimlerin yanında tarihi de ilim olarak kabul etmeleri dikkat çekicidir.

🔸 Bilimi sınıflandırmaktaki amaçları, teorik bir amaçtan çok üyelerine yönelik gerçekleştirdikleri eğitim faaliyetlerine bir müfredat oluşturmak ve bu program ile ilerlemektir.

🔸 İhvân-ı Safâ, bilimleri "riyazi" yani pratik, "şerî" yani dini ve felsefi olmak üzere üç ana kategoriye ayırır.

  • 9
  • 13
İHVÂN-I SAFÂ’NIN FELSEFE ANLAYIŞI
İHVÂN-I SAFÂ’NIN FELSEFE ANLAYIŞI

Evrende var olan bütün varlıkların bilgisini elde etmeyi ilke edinen İhvân-ı Safâ, Pisagorcu-Platoncu bir felsefe eğitim anlayışına sahiptir.

🔸 Bu nedenle bilgi araştırmalarına matematik ile başlarlar; zira matematiğin insanı tevhid bilgisine ve Yaratan'ı ikrara götürdüğü kanaatindedirler.

🔸 Mantık konusundaki yaklaşımları ise bu alanın hem felsefenin ölçüsü hem de filozofun bir aracı olduğu yönündedir.

🔸 Mantık ile matematik arasında bir benzerlik kurmuşlar; mantık bilimlerini "zihinde tasavvur edilen kavramların anlamlarını bilmek" şeklinde tanımlamışlardır.

🔸 İhvân-ı Safâ'nın felsefe anlayışı, dini kayıtlardan arınmış bir felsefe değildir. Ahlaki eğitim gerçekleşmeden hikmet kapısını çalmanın mümkün olmadığı düşünülür.

🔸 Onlar için felsefe teorik bir uğraş değil; insanın aynı zamanda zihin, kalp, ahlâk ve aksiyon dünyasını bütünüyle düzenleyen kuşatıcı bir disiplindir.

  • 10
  • 13
İHVÂN-I SAFÂ’NIN BİLGİ ANLAYIŞI
İHVÂN-I SAFÂ’NIN BİLGİ ANLAYIŞI

İhvân-ı Safâ'nın düşünce sistemi, insanı merkeze alan bir sistemdir ve insanın var oluş gayesi, kendini, âlemi, Yaratan'ını, eşyanın hikmetini ve hakikatini kavramaktır.

🔸 İhvân-ı Safâ, insanın ancak bunları gerçekleştirebildiği ölçüde mükemmel olabileceğine değinmiştir.

🔸 Dolayısıyla erdemi bilgiye eşdeğer gören Sokratesçi düşünce sistemi ile benzerlik gösterir.

🔸 İhvân-ı Safâ, 17. yüzyıl filozofu John Locke'un savunduğu "Tabula Rasa" kuramını yüzyıllar önce ortaya atmıştır.

🔸 Topluluğa göre insan zihni, üzerine henüz herhangi bir şey yazılmamış boş bir kâğıda benzetilir. Nahl suresi 78. ayet bu konuda onların dayanağıdır:

"Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmez durumda çıkarmıştır."

(x)🔍 Nahl suresi 78. ayetin tefsiri için tıklayın.

🔸 Dolayısıyla İhvân-ı Safâ, insanın doğuştan bilgilerle dünyaya gelmediğini; bu bilgilerin sonradan kazanıldığını savunur.

🔸 Bilgi elde etmenin yolu, ilk olarak duyulardan geçmekte; daha sonra akıl ve ardından burhan gelmektedir. Duyular olmasa gerisinin inşa edilmesi mümkün değildir.

🔸 İhvân-ı Safâ, vahiy ve ilhamı da bilgide önemli bir araç olarak görmüş; risalelerde bu tür bilginin merkezi olan kalp ve kalp temizliği üzerinde durmuştur.

  • 11
  • 13
İHVÂN-I SAFÂ’NIN AHLAK VE SİYASET ANLAYIŞI
İHVÂN-I SAFÂ’NIN AHLAK VE SİYASET ANLAYIŞI

İhvân-ı Safâ, kuruluş amacını ahlaki olarak tanımlar ve risaleler boyunca ahlak anlayışını çeşitli yerlerde dile getirir.

🔸 İhvân-ı Safâ, insanın özüne işlemiş olan ve artık yerleşik bir hale gelmiş vaziyette bulunan ahlakı "insanın her organının potansiyel olarak sahip olduğu bir fiil veya davranışı ya da sanatı uzun uzun düşünmeden ortaya koyması" şeklinde tanımlamıştır.

🔸 Erdemli fiilleri meleklere, kötü fiilleri de şeytanlara has olarak gören İhvân-ı Safâ, ahlaki bir çabanın ilmi bir kazanıma vesile olacağı görüşündedir.

🔸 Nefsini terbiye edip dinin emrettiği gibi davranan, sonra da eşyanın hakikatlerini araştırmaya koyulan kimsenin artık meleklerin ilhamını kabule hazır duruma geldiğini savunmuştur.

🔸 İhvân-ı Safâ, toplumda huzur ve mutluluğun sağlanması, düzenin korunması için bir devlet başkanını zorunlu görmüştür.

🔸 Siyaset felsefesi açısından riyaset gerçekleşmeden siyasetin anlam kazanmasının mümkün olmadığını belirtmiş; bu nedenle insanın önce kendini, arzu ve ihtiraslarını kontrol altına alması gerektiğini savunmuşlardır.

🔸 İhvân-ı Safâ'nın Abbasi yönetiminden memnun olmadığı çıkarımına ulaşılmaktadır. Yaşadıkları devirde kötü kimselerin yönettiği bu devlet hakimiyetinin sona ermek üzere olduğu vurgulanmıştır.

🔸 Topluluğa göre, her devletin başlangıç evresi ve ulaşmak istediği hedef vardır; o hedefe ulaşıldığında ise gerileme ve çökme başlamaktadır.

🔸 Bu çözülme döneminin yaşandığı devirde halk arasında kötülükler yayılmakta ve ahlaki yozlaşma artmaktadır. Bu nedenle de güç, başka devletlere geçmektedir.

🔸 İhvân-ı Safâ, siyaset felsefesiyle doğrudan ilgilenmemiş olsa da devlet yönetimine bakarak olması gerekenleri ifade etme yoluna gitmiştir.

🔸 Devlet yöneticisinin niteliklerine ve erdemli topluma dair fikirlerin kaynağını ise Farabi'nin görüşleri oluşturur.

  • 12
  • 13
İHVÂN-I SAFÂ’NIN DİN ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ
İHVÂN-I SAFÂ’NIN DİN ÜZERİNE DÜŞÜNCELERİ

İhvân-ı Safâ'ya göre din, toplumun huzur ve mutluluğu için zorunludur ve din duygusu insanın fıtratında mevcuttur.

🔸 Onlara göre bütün insanların bir tehlike veya musibet anında Allah'a sığınıp O'ndan yardım istemeleri bunun açık örneğidir.

🔸 Dinin ahlaki hedefini sürekli ön plana çıkaran İhvân-ı Safâ, peygamberlerin çabalarının hem din hem dünya işlerini düzeltmek olduğuna dikkat çekmişlerdir.

🔸 Peygamberlerin nihaî amaçlarının insanları kötülüklerden ve dünyaya gereğinden fazla bağlanmaktan kurtarıp ahiret mutluluğuna ulaştırmak olduğunu ifade etmişlerdir.

🔸 Peygamberlerin dinlerinin adı, sünnetleri, ibadet zamanları, yer ve biçimleri farklı da olsa hepsinin gayelerinin aynı olduğunu söylemişlerdir.

(x)🔍 Müslüman âlimlerin felsefesinden 'mutluluk'

METAFİZİK HAKKINDAKİ FİKİRLERİ

🔸 İhvân-ı Safâ, metafiziğin ilk aşamasının insanın önce kendini bilmesi ve tanıması ile gerçekleştiğini belirtmiştir.

🔸 Bu doğrultuda âlemi görünen ve görünmeyen olarak "zâhir" ve "bâtın" şeklinde ikiye ayırmış; görünenin görünmeyenin en belirgin delili olduğunu savunmuşlardır.

🔸 Topluluğa göre görünür âlemde önce insanın kavranması gerekir. İnsan, düşünen ve bilen bir varlık olarak önce kendini tanımalı, sonra evreni kavramaya yönelmelidir. Bütün bunlar ise onun Yaratıcı anlayışının temellerini oluşturacak ve doğru çıkarımda bulunmasını sağlayacaktır.

🔸 Cevherleri de cismanî ve ruhanî olarak iki grupta inceleyen İhvân-ı Safâ, duyu organları ile algılanabilenleri cismanî, zihinde tasavvur edilen akıl ve düşünme ile kavranabilenleri ise ruhanî olarak sınıflandırmıştır.

🔸 Gök cisimleri, doğal varlıklar ve bunlardan meydana gelenler cismanî, var oluşta Allah'ın aracısız yarattığı akıl, nefis gibi unsurlar ruhanî cevherlerdir.

🔸 Allah ise ne cismanî ne de ruhanî olarak nitelendirilir; zira o cismanî ve ruhanî tüm varlıkların sebebidir. Başlangıcı ve sonu yoktur, fâildir; dilediğini dilediği zaman yapan ve yaratandır.

🔸 İhvân-ı Safâ, cismanî âlemdeki oluş sırası ve düzenine de değinmiş; madenler, bitkiler, hayvanlar ve insandan ibaret dört varlık tabakası belirlemiştir. Bu, aynı zamanda varlıkların geliş sırasını da ifade etmektedir.

🔸 Bazı araştırmacılar tarafından Darwin'in evrimcilik anlayışının habercisi olarak görülse de İhvân-ı Safâ'nın vurgusu Darwinci anlamda bir evrim değil, türler arasındaki derecelenme ve yakınlıktır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN