Atina'da Osmanlı yadigarı eserler
İbadete açık cami bulunmayan tek Avrupa başkenti Atina'nın geçmişi, tarih öncesi devirlere kadar uzanır. Tüm dünyada anıtları, sanatsal ve kültürel yaşamı ile bilinen Atina, Osmanlı döneminde de oldukça popüler şehirlerden biriydi. Osmanlı kaynaklarında Medinetü'l-hükema olarak geçen Atina, 1458 yılında Fatih Sultan Mehmet döneminde fethedildi. Camileri, hamamları, çarşıları ile bir Osmanlı şehri haline geldi. Yaklaşık 350 yıl boyunca Osmanlı hakimiyetinde kaldı ve burada bazı mimari eserler meydana getirildi. İşte Atina'daki Osmanlı yadigarı o eserler…
Giriş Tarihi: 18.11.2019
09:12
Güncelleme Tarihi: 18.11.2019
09:46
Atina'nın içinde olan Yenicami hakkında ise herhangi bir bilgi yoktur. Yalnız bir gravürü Dupré'nin 1825'te neşredilen seyahatnamesinde yayımlanmıştır. Dış mimarisi Fethiye Camii'ne çok benzeyen bu eser, kubbeli bir son cemaat yerini takip eden kare biçimli bir mekân halinde idi. Ortada sekizgen yüksekçe bir kasnak üstünü ana kubbe örtüyordu. Dört tarafta dört yarım kubbe, köşelerde de dört basık küçük kubbe vardı. İki sıra pencere içini aydınlatıyordu. Resimden anlaşıldığına göre etrafında Türk mezar taşları ile dolu geniş bir hazîre vardı. Dupré'nin gravürünün Fethiye Cami'ni tasvir etmesi ihtimali akla gelirse de bugün artık durumu kontrol ederek kesin bir açıklamaya kavuşturma imkânı kalmamıştır.
Atina'nın bir mahallesi olan Kephisias'ta da küçük bir cami harabesi vaktiyle A. Orlandos tarafından tesbit edilerek yayımlanmıştı. Üç kubbeli bölümlü bir son cemaat yerini takip eden tek kubbe ile örtülü kare bir mekândan ibaret olan bu caminin 1930'larda sadece minare kürsüsünün bir parçası ile yan duvarından küçük bir kalıntı hâlâ duruyordu. Bunun Evliya Çelebi'nin yazdığı Eskicami veya Bey Camii ile aynı olması mümkündür.
Atina'da Osmanlı döneminden kalan mimari eserler yalnızca camiler değil. Şehirde camilerin yanı sıra tekkelerin ve medreselerin de varlığı çeşitli kaynaklar tarafından zikredilir. Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde Atina'daki iki tekkeden bahseder. Bunlardan birisi Akropolis'in girişinin tam karşısında olan Hüseyin Efendi Tekkesi'dir. İbrâhim Efendi Tekkesi olarak adlandırılan bir tekke ise Roma devri agorasının yerinde ve Rüzgâr Kulesi denilen İlkçağ eseri mermer yapının etrafında bulunuyordu. Milâttan önce I. yüzyılda yapılan bu hidrolik saat, Evliya Çelebi tarafından Eskicami yakınında "Eflâtun çadırı" diye adlandırılarak, dışındaki kabartmalar ayrıntılı biçimde tarif edilmiştir.
Evliya Çelebi Atina'da iki sıbyan mektebi ile bir medreseden bahseder. Bugün Roma agorası yakınında bir medresenin kalıntısı hâlâ durmaktadır. Kapısı üstündeki uzun kitâbe okunmaz halde olmakla beraber bu medresenin 1133'te (1721) Hacı Mehmed adında bir kişi tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.
Evliya Çelebi Atina'da üç hamamın adlarını verir. Bunlar Bey, Hacı Ali ve Âbid Efendi hamamlarıdır. Bunlardan İbrâhim Efendi Tekkesi yanında olanı Agora kazısı sırasında 1890'da yıktırılmış, Filote-Nikodemu sokakları köşesinde olanı ise bilinmeyen bir tarihte kaybolmuştur. Bu hamamlardan günümüze ulaşan sadece Abid Efendi Hamamı. Hamamın tavanı fil gözlerinin bulunduğu kubbelerle kaplı. Doksanlı senelerde yapılan restorasyondan sonra bu Abid Efendi Hamamı, amacına muhalif olarak Laografi Müzesi olarak kullanılmaya başlandı.
Atina voyvodası Hacı Ali Haseki tarafından vakfedilen ve 1960'larda mevcut olan mermerden cephe çeşmesi çok sade mimarili olmakla beraber kemer biçimi ile açık surette Türk sanatında XVIII. yüzyıl ortalarından itibaren hâkim olan barok üslûbuna işaret eder. A. Orlandos Atina'da bir de Ali Ağa Çeşmesi'nin bulunduğunu belirtir.