Barbaros Hayreddin Paşa ile Mimar Sinan'ı birleştiren türbe
Barbaros, yüzyıllarca tüm dünyada bir efsane olarak anıldı. Ne var ki gün geldi, kendi torunlarından olan nesiller onu yalnızca bir isimden ibaret zannettiler; kim olduğunu, Preveze Zaferi dışında neler yaptığını, hatta türbesinin nerede olduğunu unuttular. Donanma gemileri onu top ile selamlamayı bıraktı, Fatihalardan uzak düşürüldü. Durum böyleyken Mimar Sinan usta ile yaptığı konuşmayı yahut Seyyid Muradî'ye yazdırdığı vasiyetnameyi kim hatırlardı ki? Sizler için dünyanın tarihinde saygıyla bahsedilen Barbaros Hayreddin Paşa'yı hatırlatan özel bilgileri derledik.
Giriş Tarihi: 27.02.2019
17:00
Güncelleme Tarihi: 27.02.2019
17:59
"Hemen siz sağolun Paşa Hazretleri; türbenizin sekiz köşesini sizin için sekiz cennet olur inşallah. Gördüğünüz gibi yedi cephede ikişer pencere koydum ki yedi iklime uzanan kudretiniz buradan size yedi denizin rüzgarlarını getirsin."
"Ve tavana da çini yumurtalar gömdürmüşsün!"
"Bu da bendenizden eşiğinize bir hediye sayın Paşam!"
Kaptan-ı derya, kendisinden on yaş kadar genç olan koca Mimarbaşı'yı ödüllendirmeyi geçirdi içinden. Türbenin düz zemininden bir avuç toprak aldı. Altın niyetine mimarın avucuna koyacak ve ağırlığınca elmas verecekti. Birden elindeki toprağın kendi toprağı olduğunu fark ediverdi ve neşesine hüzün karıştı. Ovaladığı toprağı parmaklarının arasından savururken sanki günlerinin ve yıllarının da böylece savrulup gideceğini düşündüğü zannedilebilirdi. Başını tavana çevirdi ve çini yumurtaları sarıp sarmalayan lacivert ağırlıklı kalem işlerini seyretti.
"Üstad", dedi, gayriihtiyari, duraksadı ve sonra bir çocuk heyecanıyla sıraladı kelimeleri, "Zülfikâr-ı Ali ve Mühr-i Süleyman nakışlı sancağımın beylik kadırgamdan getirilerek tavandan şöyle sandukamın üzerine sarkıtıldığını hayal ediyorum. Şurada sağ yanımda oğlum Hasan'ın, onun yanında da eşimin üzerini örtecek şekilde…"
"Elbette Paşa Hazretleri, lakin ben burada dört sandukalık yer düşünmüştüm."
"Dördüncüsü kime nasip olursa artık, kısmet…"
Kaptan-ı derya bu konuşmadan tam on iki yıl sonra, altmış sekiz yaşına geldiğinde, deniz tarihine adını yazdırdığı pek çok başarıların kahramanı olarak ihtişamlı bir törenle türbesine defnedilecekti ama vasiyetini yazmak için on iki gün bile bekleyemedi, hatıralarını dikte ettirdiği Seyyid Muradî'yi hemen ertesi sabah yanına çağırdı. Türbe ve haziresine kimlerin defnolunacağını, ağzı Kur'an'lı bir türbedar tayinini ve sandukasının başucunda kandil yakılarak tenvirat yapılmasını tane tane yazdırdı. Eylül sonlarıydı. Yıllardan 1534 idi.
Barbaros Hayreddin Paşa'nın ardından kaç Fatiha okundu kim bilir. Ancak Osmanlı donanmasındaki gemiler, sefere çıkacakları ve sefer dönüşü zamanlarında onun diktiği Beş Taş'ın hizasında ihtiramla durup top atışlarıyla ruhunu selamladılar. Bilahare bütün donanma gemileri ne sebeple olursa olsun, o hizadan geçerken ulu atalarının ruhuna bir Fatiha okuyacak kadar durarak seyirlerine devam ettiler.
İÇİNDEKİ DÖRT SANDUKADA KİMLE YATIYOR?
Türbe içindeki dört sandukada Câfer Paşa, Barbaros Hayreddin Paşa, Cezayirli Hasan Paşa ve Barbaros'un hanımı Bâlâ Hatun bulunuyor. Türbe dışındaki hazîrede ise Barbaros'un yakınları var. Türbe içinde sandukalar dışında iki büyük şamdan, bir ahşap Kur'an mahfazası, bir sakal-ı şerif ve arabesk süslemeli bir metal vazo ile 1816 tarihli Seyyid İbrâhim imzalı bir hat levhası bulunuyor.
YALISI YIKILDI, ADACIK KARAYLA BİRLEŞTİ
Türbe, Barbaros Hayreddin Paşa'nın son yıllarında oturduğu yalısının yakınında inşa edilmişti. Sonraları bu yalı ortadan kalktı. Türbenin çevresinde de zamanla geniş bir hazîre teşekkül etmişti. 1944'e doğru burada bir Barbaros anıtı yapılması kararlaştırıldığında türbenin etrafı açılmış, aralarında II. Abdülhamid devrinin Beşiktaş muhafızı Yedisekiz Hasan Paşa'nın mezarının da bulunduğu hazîre kaldırılmış, türbe de restore edilmiştir.