Arama

Cesetler üzerinde teşrih yapan Osmanlı hekimi

Dünya tıp tarihinde, organ naklinin ilk emarelerinin Osmanlı'da görüldüğünü biliyor muydunuz? Peki ya, Avrupa'nın hayvanlar aracılığıyla kötü muamele ettikleri bir dönemde, Osmanlı alimlerinin akıl hastalarını müzikle tedavi ettiğini ve onlara özel hastaneler kurduklarını? Peş peşe gerçekleştirilen seferler ve salgın hastalıklar nedeniyle Osmanlı'nın en çok ihtiyaç duyduğu alanlardan biriydi, tıp ilmi. İslam alimlerinden aldıkları mirası, daha ileriye taşıyan Osmanlı'ya dair, tıp tarihinde bilinmeyenleri sizler için derledik.

  • 6
  • 11
HASTALIKLARI BİRBİRİNDEN AYIRABİLİYORLARDI
HASTALIKLARI BİRBİRİNDEN AYIRABİLİYORLARDI

Osmanlı hekimleri, "ateh-i kable'l mîâd" dedikleri erken bunama, "mâl-ü hülyâ" dedikleri melankoli ve "kara sevda" dedikleri histeriyi birbirinden ayırabiliyor; her birini ayrı ayrı tedavi ediyorlardı.

Kanuni Sultan Süleyman, Süleymaniye Külliyesi içinde erkek; zevcesi Hürrem Sultan ise kadın akıl hastaları için birer hastane yaptırdı.

Zaten İstanbul ve diğer şehirlerde de daha önceden yapılmış benzeri hastaneler mevcuttu. En ünlüsü, Kanuni'nin dedesi II. Bayezid'in Edirne'deki Bayezid Hastanesi'ydi.

  • 7
  • 11
MÜZİKLE TEDAVİ OLDUKÇA YAYGINDI
MÜZİKLE TEDAVİ OLDUKÇA YAYGINDI

Edirne hastanesinde ruh ve akıl hastaları, çiçek, yemek ve musiki ile tedavi ediliyordu.

Hangi hastalara hangi çiçek, yemek ve hangi makamdan musikinin iyi geldiği, hekimlerce tespit edilirdi. Bu iş için hastanenin on müzisyeni mevcuttu. Diğer hastanelerde de musiki ile tedavi bulunuyordu.

  • 8
  • 11
“HASTALIĞIN KAYNAĞI GÖZLE GÖRÜLMEZ”
HASTALIĞIN KAYNAĞI GÖZLE GÖRÜLMEZ

Fatih Sultan Mehmet'in hocası Akşemseddin, Maddetü'l Hayât'ında, aynen şöyle yazar: "Cümle marazların, suret-i nev'iyyesi hasebiyle (çeşitleri bakımından), nebât ve hayvanlarda olduğu gibi, tohumları ve asılları vardır, ot tohumu ve ot kökü gibi bunlar gözle görünmez."

1450'li yıllarda Akşemseddin'in kaleme aldığı bu eser, Pasteur'ün mikroskopu bulduğu yıllardan 4 asır önceydi. Bu icat olmasa, pek çok hekim, aynı şeyi söylemekten öteye gidemezdi.

  • 9
  • 11
ÇİÇEK AŞISINI OSMANLI HEKİMLERİ KEŞFETTİ
ÇİÇEK AŞISINI OSMANLI HEKİMLERİ KEŞFETTİ

O dönemlerde öldürücü nitelikte olan suçiçeği hastalığına karşı geliştirilen çiçek aşısı da Osmanlı'nın tıp alanındaki başka bir keşfiydi.

1695'te İstanbul'da çocuklara çiçek aşısı yapılırdı. 1721'de Lady Montague, İstanbul'da İngiltere sefiresi iken bu aşının nasıl yapıldığını görüp İngiltere'ye dönünce anlatmıştı.

Türklerin asırlarca uyguladıkları çiçek aşısına Avrupa uzun müddet direndi. Ancak 1764'te Fransız Tıp Akademisi bu aşının "faydalı olabileceğini" kabul etse de, XV. Louis 1774'te suçiçeğine yakalandı, aşı yapılması teklifini reddetti ve öldü.

Aşının gelişimi ile ilgili hazırladığımız "Eski Türk kavimlerinden dünyaya tıbbi miras" adlı haberimizi okumak için tıklayın.

  • 10
  • 11
‘AŞIYI YAPTIRAN DİNDEN ÇIKAR’ DİYEREK REDDETTİLER
‘AŞIYI YAPTIRAN DİNDEN ÇIKAR’ DİYEREK REDDETTİLER

Avrupa'da ilk aşı ancak 1796'da İngiltere'de yapıldı. Keşfin Osmanlıdan gelmesi, Avrupa'yı çok uzun müddet tereddütte bıraktı. Rahipler bu aşıyı yaptıranın dinden çıkacağını ilan ettiler.

Hâlbuki Lady Montague, İstanbul'da çocuğunu aşılatmıştı. 1759'da Voltaire, çiçek aşısını savundu. Ama uzun müddet hekimler Kilise'den çekindiler. Avrupa'da dinsiz olarak şöhret yapmış Voltaire'e kulak asan olmadı.

Lady Montague, Osmanlı Devletinde aşılanıp da ölen tek kişinin olmadığını yazıp söylemesine rağmen, inandırıcı olmadı.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN