Dünyanın en eski dokuma halısı: Pazırık
Dünyanın en eski dokuma halısının isminin Pazırık olduğunu ve Türkmen dokumacılığının çıkış noktalarından biri olarak kabul edildiğini biliyor muydunuz? Ya da figürlerin açık ve anlaşılır bir şekilde zemine yerleştirilmesini mümkün kılabilmek için, bir santimetrekareye 36 ilme isabet edecek şekilde çok ince olarak dokunduğunu? Pazırık halısı, figür ve nakış, teknik ve sanat anlayışı bakımından oldukça zengin olması münasebetiyle, rahatlıkla eski çağın en değerli sanat eserleriyle karşılaştırılabilir. Sizler için ilk Türk halısı olan Pazırık'ın tarihini ve özelliklerini derledik.
Giriş Tarihi: 27.03.2019
09:17
Güncelleme Tarihi: 14.06.2019
14:53
MÜSTESNA İNCELİKTEKİ DOKUMA TEKNİĞİ
15. yüzyıla ait saf halı parçası (TİEM)
Halı kareye yakın dikdörtgen biçiminde olup, 189x200 cm ebadındadır. Figür ve nakış yönünden zengin; teknik ve sanat anlayışı yönünden de olgundur ki, rahatlıkla eski çağın en değerli sanat eserleriyle karşılaştırılabilir. Çok ince olan yapısı, bunun bir zemin halısı olarak dokunmadığı kanaatini verir. Bu halı, herhalde merasimlerde eyer altında kullanılmak üzere dokunmuştu.
Kelîle ve Dimne'den halı tasvirli bir minyatür (TSMK, Revan Köşkü, nr. 1022, vr. 2a'dan detay)
Müstesna incelikteki dokuma tekniğiyle , üslup ve form anlayışıyla Tekke-Türkmen ve Buhara halılarını çok andırır. Bu en eski göçebe halısının ikisi geniş, üçü dar olmak üzere beş suyu vardır. Orta zemin tıpkı bir dama tahtası gibi eşit ölçülerde taksim edilmiş olup kenarları ince bir çerçeve ile çevrilmiştir. Karelerin içlerinde, yıldız biçiminde dört yapraklı bir çiçek nakışı yer alır. Dama tahtasını andıran zemini çevreleyen incecik suda üç renkli zincir nakışı yer almakta hemen onun yanındaki geniş su üstünde aynı yöne doğru sıralanmış adeta otlayan bir geyik sürüsü görülmektedir.
PAZIRIK HALISINDAKİ FİGÜRLER
14. yüzyılın ilk çeyreğine ait bir Memlük halısı (The Textile Museum – Washington)
Leningrad, Hermitage müzesinde sergilenmiş bulunan, dünyanın en eski Türk halısının zemini kırmızı renkte olup merkezdeki kareler içinde görülen çiçek nakışları ise sarıdır. Bu çiçeklerde koyu kahverengi lekeler ve ince lacivert damarlar görülür. Dişi geyiklerin sürü halinde birbirlerini takip ettikleri geniş su, çok açık mavi grimtırak renkte de yapılmıştır, geyik gövdeleri ise kırmızı renkte olup, üzerlerine sarı lekeler işlenmiştir.
14. yüzyıla ait bir Osmanlı-Mısır seccadesi (Metropolitan Museum of Art – New York)
Boynuzlar, gözler, vücuttaki nal ve virgül biçiminde motifler, kuyruk ve tırnak hepsi sarı renktedir. Halının her bir yanında altışar geyik figürü bulunmaktadır. Orta zemini ve halının dış ucunu çevreleyen iki dar suda kareler içine tekrarlanan arslan grifon figürleri yerleştirilmiştir.
17. yüzyıl başına ait bir Holbein halısı (Metropolitan Museum of Art – New York)
Atların hepsi yularlıdır. Bazı yularlarda süs plakaları dahi seçilmektedir. Atların sırtına keçeden yapılmış örtü konmuştur. Bu örtüye terlik çeprak yahut şabrak da denir. Eyer görülmemekle beraber, terlikin üzerine atın göğsünü kapatacak biçimde nakışlı halılar konmuştur. Bu halıcıklar üzerinde bitki, S ve koç boynuzu nakışları rahatlıkla görülür. Atlılar şematik şekilde tasvir edilmişler; yürüyenler atlarının sol tarafından ilerlemekte sağ elleri yularla beraber atın halısının üzerinde bulunmaktadır. Halının her bir yanında yedi atlı figürü görülür. Bunlar tıpkı Altaylarda yaşayan Türk topluluklarında olduğu gibi giyinmişlerdir. Birbirini takip eden süvari teması daha sonra, Selçuklu keramiklerinde de karşımıza çıkar.