Arama

İbn Haldun düşüncesinde coğrafya ve şehir

Başta sosyoloji olmak üzere pek çok sosyal bilim dalının temellerini atan İbn Haldun, İslam medeniyetinin en parlak döneminin sonlarında yaşamış bir alimdi. Onun coğrafyaya dair fikirleri, yüzyıllar sonra dahi kabul görmüş; İbn Haldun'un görüşleri, modern bilimin kabul ettiği pek çok anlayışın temelini oluşturmuştu. Onun insan ve topluma dair tespitlerinde etkili olan en önemli unsur ise şüphesiz hayatı boyunca farklı coğrafyalarda yaşamasıydı. Zira ömrünün 20 yılını Tunus'ta, 26 yılını Cezayir, Fas ve Endülüs'te, 4 yılını tekrar Tunus'ta ve son 24 yılını ise Kahire'de geçirmişti. İbn Haldun düşüncesinde coğrafya ve şehir anlayışını derledik.

Sesli dinlemek için tıklayınız.
  • 12
  • 13
ŞEHİR-MEDENİYET HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ
ŞEHİR-MEDENİYET HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

İbn Haldun'a göre şehir hayatındaki insanlar ise çiftçilikle uğraşmazlar ve bu zanaatı bilmezler.

💠

🔸 Ona göre şehirler, medeniyetin doğup geliştiği, tüm insanlığa fayda sağlamak amacıyla genişleyip yayıldığı ve aynı zamanda şekillenerek somutlaştığı yerlerdir.

🔸 İnsanlar göçebelik ve bedevilik aşamasını geçirdikten sonra yerleşik bir yaşam sürmeye ve bunun ardından şehirler, kasabalar kurmaya başlarlar.

🔸 Şehre yönelik yerleşimlerin artması ve nüfusun çoğalması ile birlikte iş, yapı, usta gibi unsurlar artış gösterir.

🔸 Şehir hayatının ihtiyaç ve talepleri, şehrin gelişmişliğine ve üretim biçimine de uygunluk sağlar ve üretimin yüksek oluşu, medeni hayatı da mükemmelleştirir.

"Yerleşik hayat, bolluk ve refahı çeşitlendirir ve çoğaltır. Bolluk içinde yaşamak için gereken şeyleri üretim vasıtası olan sanat ve hünerleri vücuda getirmeye ve kuvvetlendirmeye yol açar."

İbn Haldun - Mukaddime

  • 13
  • 13
İBN HALDUN’UN YAŞADIĞI YERLER
İBN HALDUN’UN YAŞADIĞI YERLER

Tunus

🔸 Tunus, İbn Haldun'un doğduğu yerdi. Yaşamının ilk dönemlerini "1332 Mayıs sonu Ramazan başında Tunus'ta doğdum. Ergenlik çağına kadar rahmetli babamdan terbiye gördüm" şeklinde özetlemişti. Kara veba salgını sonucu ailesini, dostlarını, hocalarını kaybettikten sonra 20 yaşındayken buradan ayrıldı. 1378 yılında geri döndüğünde 46 yaşındaydı ve burada yalnızca 4 yıl kaldı.

Cezayir

🔸 1352 yılında Tunus'tan ayrılan İbn Haldun, çöl ve denizin bir arada bulunduğu Cezayir'e gelmiş ve Biskera, Kosantine, Bicaye ve Tilimsan gibi şehirlerde yaşamıştır. 1375 yılında bir görev için Biskera'ya gönderilmiş, ardından Tilimsan ile Biskera arasında bulunan İbn Selame adlı kalede bütün meşgalelerden uzak bir şekilde 4 yıl kalarak El İber'i yazmaya koyulmuştur. Geçirdiği bir hastalık sonucu Tunus'a dönmek istemiştir.

Fas

🔸 1354 yılında İbn Haldun, Merini Sultanı Ebu İnan'ın daveti üzerine Merinilerin başkenti Fas'a gelmiştir. Eğitimi ve getirildiği önemli görevler neticesinde ilim ve siyasetin ördüğü entrikalar sonucu Fas'ta 25 yaşında zindana atılmış; 200 beyitlik bir af kasidesiyle 27 yaşında çıkmıştır. Fas yılları ilim tahsili, şiir, nesir ve hitabet dersleriyle geçmiştir. Fas kütüphanelerini ziyaret etmiş ve buradaki yılları sır kâtipliği ile geçmiştir.

Endülüs

🔸 İbn Haldun, 1362 yılında Cebelitarık'ın karşı kıyısına geçerek Endülüs'e ayak basmış ve Gırnata emiri V. Muhammed'in verdiği bir görevle barış anlaşması yapmak üzere Kastilya Kralı Zalim Pedro'ya elçi olarak gönderilmiştir. 1374'te ise ikinci kez yeniden gelmiştir. İbn Haldun, Tunus'ta doğmuştur ancak ataları Endülüslüdür.

Şam

🔸 1400 yılında Timur'un Şam önlerine geldiğini öğrenen Memluk Sultanı Ferec, yanına İbn Haldun'u da almış ve Kahire'den Şam'a gelmiştir. Yokluğunda iktidarına kastedileceği düşüncesi ile İbn Haldun'u burada bırakarak Mısır'a dönmüştür. Emir Timur ile İbn Haldun burada görüşmüş, uzun sohbetler etmiş; Timur'un isteği üzerine ona Mağrip'i anlatmıştır. Timur, kendisini Semerkand'a götürmek istemiş ancak İbn Haldun bu teklifi reddetmiştir.

Kahire

🔸 İbn Halldun yaşadığı şehirler içinde en farklı tanımlamayı Kahire'ye yapmış ve "evrenin anakenti, dünyanın gül bahçesi, insan türünün arı kovanı" olarak nitelediği Kahire'yi çok sevmiştir. Buraya dair şunları kaleme almıştır:

"Dünya incisini, âlem bahçesini, milletler mahşerini, karınca gibi insanları, İslam'ın eyvanını ve iktidar koltuğunu gördüm. Çevresinde köşkler, konaklar görünüyordu. Ufuklarında hankâhlar ve medreseler parıldıyordu. Bilginlerden oluşan dolunaylar ve yıldızlar ışıyordu. Nil denizi kıyısı cennet ırmağını ve gökyüzü suları kopuş kaynağını andırıyordu. Suyu, susuzu, hastasını suluyordu. Dalgaları onlara meyveler ve hayırlar sağlıyordu. Kalabalıkları yutan kent sokaklarında nimetlerle dolu çarşılarında dolaştım."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN