İslam uygarlığının ‘altın çağı’na dair 15 ilginç bilgi
İslam uygarlığının "altın çağı" olarak adlandırılan 7 ila 17'inci yüzyıllar arası, farklı kültürden birçok insanın yeni buluşlara imza attığı ve dünyayı değiştirdiği yıllardı. İspanya'dan Kuzey Afrika'ya, Orta Doğu'dan Endonezya ve Çin'e kadar üç kıtaya yayılmış olan İslam Uygarlığı, bilim, matematik, tıp, teknoloji, mimarlık gibi daha birçok dalın ilerlemesini sağladı. Bu dönemdeki buluşların en ilginçlerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 01.12.2018
13:38
Güncelleme Tarihi: 01.12.2018
13:47
9'uncu yüzyılın başlarında, tüm İslam Uygarlığının önde gelen bilim insanları ve âlimleri, araştırma, müzakere ve yeni keşiflerde bulunmak üzere bu evlerde toplanırlardı.
Halife Harun Reşid, Memun, Mu'tezid ve Muktefî dönemlerinde edindiği itibar ile Bağdat, 5 asıra yakın bir süre, ilim ve kültürün elit tabakasını kendisine çekti.
Bir milyondan fazla sakiniyle, dönemin İstanbul'dan sonra ikinci en büyük şehri olan Bağdat, dünyanın en zengin şehri ve entelektüel gelişimin beşiğiydi. Bağdat'ın bu zirveye erişmesinin yegâne sebebi, halifelerin çığır açan bilimsel çalışmalarıydı.
"Sadece kitapları değil, Müslüman âlimleri de bir araya getiren ilim akademisi" adlı haberimizi okumak için tıklayın.
Yel değirmenleri, daha Avrupa'da ortaya çıkmadan 500 yıl önce, İslam Uygarlığında alışıldık bir görüntüydü.
Bin yıl öncesinin İslam dünyasında enerjinin bir kısmı sudan elde ediliyor; suyun kemerlere çıkarılarak şehirlere iletilebilmesi için krank mili sistemine benzer makineler kullanılıyordu.
Buğday öğüten değirmenleri döndürmek için su gücünden yararlanılıyor; ayrıca, İslam dünyasının kurak bölgelerinde alternatif enerji kaynakları aranıyordu.
"Müslümanların tarihi keşfi: Yel değirmeni" adlı haberimizi okumak için tıklayın.
ZHENG HE’NİN AHŞAP GEMİLERİ
Zheng He, 1400'lü yıllarda dünyanın gördüğü en büyük ahşap gemilerle Çin donanmasının amirali olarak denizlere açıldı.
Bundan 630 yıl kadar önce, deniz keşifleri alanında devrim yapan Zheng He, Hint Okyanusu boyunca seyahat ederek Mekke, İran Körfezi, Doğu Afrika, Sri Lanka, Suudi Arabistan gibi yerlere ve çok daha ötesine gitti.
Üstelik Kristof Kolomb ya da Vasco da Gama gibi kâşiflerden önce ve onlarınkinden beş kat daha büyük gemilerle… Öyle ki yaptığı deniz yolculuğunda kullandığı filo, adeta denizde yüzen bir şehir gibiydi.
"Denizcilikte devrim yapan Müslüman kâşif" adlı haberimizi okumak için tıklayın.
Müslüman şehirlerinde bulunan birçok imkân, Hristiyan Avrupa'sının en gelişmiş kentlerinden 7 asır öndeydi.
Medeniyetin beşiği haline gelen Sevilla ve Kurtuba gibi Müslüman şehirlerine kıyasla Paris, "Çamurlu Paris" olarak anılıyordu. Dört ana hususu temel alarak şekillenen Müslüman şehirleri, nüfusun ihtiyaçlarına uygun olarak tasarlanıyordu.
Camiye açılan sokaklarıyla, her sosyal gruba ait farklı mahalleleriyle İslam beldelerinde toplumsal birlik nasıl korunuyor, idare ve güvenlik nasıl sağlanıyordu? Çarşıdaki dükkânlar hangi düzene göre sıralanıyor, çöp ve kanalizasyon sorunu nasıl çözülüyordu?
"İslam beldelerinde şehir planlaması nasıl yapılırdı?" adlı haberimizi okumak için tıklayın.
Dünya üzerindeki ilk eczane bundan 12 asır önce, Bağdat'ta kuruldu. 9'uncu yüzyılın başında kendi eczanelerini işleten eczacılar karmaşık ilaçları hazırlama ve saklama gibi babadan oğula aktarılan birtakım bilgi ve becerilere sahipti.
O dönemde, "muhtesib" adlı memurlar vardı. Görevleri ise sadece ilaçların ağırlığını, saflığını ve bozulup bozulmadığını denetlemekti.
Müslüman âlimler, 9'uncu yüzyılda temelini attıkları eczacılığı geliştirmiş, bu alanda birçok yazılı eseri literatüre kazandırmışlardı.
Ortaya koydukları eserlerle tıpta adeta bir devrim gerçekleştiren İslam âlimleri, insanlığa asırlar boyu aktarılacak kıymetli bir miras bıraktılar.
"İlaçlar hakkında 15 ilginç bilgi" adlı haberimizi okumak için tıklayın.