İslam uygarlığının ‘altın çağı’na dair 15 ilginç bilgi
İslam uygarlığının "altın çağı" olarak adlandırılan 7 ila 17'inci yüzyıllar arası, farklı kültürden birçok insanın yeni buluşlara imza attığı ve dünyayı değiştirdiği yıllardı. İspanya'dan Kuzey Afrika'ya, Orta Doğu'dan Endonezya ve Çin'e kadar üç kıtaya yayılmış olan İslam Uygarlığı, bilim, matematik, tıp, teknoloji, mimarlık gibi daha birçok dalın ilerlemesini sağladı. Bu dönemdeki buluşların en ilginçlerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 01.12.2018
13:38
Güncelleme Tarihi: 01.12.2018
13:47
9'uncu yüzyılda bir Habeşli, keçilerinin belirli bir meyveyi yedikten sonra enerjilerinin arttığını gördü. Bunları yemek yerine, kaynattı. Sonra ortaya kahve çıktı ve daha sonra taleplerin artmasıyla Yemen'in Moka Limanı önemli bir ticaret merkezi oldu.
Günümüzde 300 olimpik havuzu dolduracak kadar tüketilen kahve, eski dönemlerde Müslümanların gecenin geç saatlerinde kılınan namaz vaktine kadar uyanık kalmalarını sağlaması için tüketilirdi.
"Kahve hakkında 20 sıcak gerçek" adlı haberimizi okumak için tıklayın.
Meryem'ül İcliyye el Usturlabî hassas usturlaplar yapma konusunda oldukça yetenekliydi. Bunlar, yön bulmakta, zamanı gösteren, güneş ve yıldızların konumlarını belirleyerek onları izlemekte kullanılan oldukça faydalı aletlerdi.
İcliyye, günümüzde pusula, navigasyon cihazları başta olmak üzere; zaman, mesafe ölçümüne yarayan ve astronomik hesaplarda kullanılan pek çok cihazın atası olan usturlabı geliştirerek çağlar aşan bir bilim insanı olduğunu gösterdi.
"Dünyanın ilk Müslüman kadın mucidi" adlı haberimizi okumak için tıklayın.
Cabir bin Hayyân günümüzde hala kullanılan parfüm, benzin, plastik ve daha birçok ürünün yapımındaki damıtma tekniğini mükemmelleştirmişti.
Câbir bin Hayyân bilinen en eski kimya kitabının yazarı olup, atomun parçalanacağı görebilecek kadar ileri görüşlü bir bilim adamıydı.
Maddelerin atomik yapısını inceleyip deneyler yaparak, tepkimelerin belirli kütlelerin belirli kütlelerle reaksiyona girdiğini söylemişti.
"Bir şifa medeniyeti: Osmanlı" adlı haberimizi okumak için tıklayın.
9'uncu yüzyılın başlarında, tüm İslam Uygarlığının önde gelen bilim insanları ve âlimleri, araştırma, müzakere ve yeni keşiflerde bulunmak üzere bu evlerde toplanırlardı.
Halife Harun Reşid, Memun, Mu'tezid ve Muktefî dönemlerinde edindiği itibar ile Bağdat, 5 asıra yakın bir süre, ilim ve kültürün elit tabakasını kendisine çekti.
Bir milyondan fazla sakiniyle, dönemin İstanbul'dan sonra ikinci en büyük şehri olan Bağdat, dünyanın en zengin şehri ve entelektüel gelişimin beşiğiydi. Bağdat'ın bu zirveye erişmesinin yegâne sebebi, halifelerin çığır açan bilimsel çalışmalarıydı.
"Sadece kitapları değil, Müslüman âlimleri de bir araya getiren ilim akademisi" adlı haberimizi okumak için tıklayın.
Yel değirmenleri, daha Avrupa'da ortaya çıkmadan 500 yıl önce, İslam Uygarlığında alışıldık bir görüntüydü.
Bin yıl öncesinin İslam dünyasında enerjinin bir kısmı sudan elde ediliyor; suyun kemerlere çıkarılarak şehirlere iletilebilmesi için krank mili sistemine benzer makineler kullanılıyordu.
Buğday öğüten değirmenleri döndürmek için su gücünden yararlanılıyor; ayrıca, İslam dünyasının kurak bölgelerinde alternatif enerji kaynakları aranıyordu.
"Müslümanların tarihi keşfi: Yel değirmeni" adlı haberimizi okumak için tıklayın.