İstanbul’da bir ilim akademisi: İbnülemin Mahmud Kemal'in konağı
Osmanlı'da konaklar, kültür merkezi hüviyetini taşırdı. İlim erbabını himaye eden devlet adamları, haftanın belirli günleri konaklarında meclisler, sohbet grupları oluşturarak sanatın ilerlemesini sağlardı. Bu edebiyat mahfillerinden biri de son Osmanlı alimlerinden İbnülemin Mahmud Kemal'in konağıydı. "Dârülkemâl" adıyla da anılan bu ev, ilim ve sanat çevresinden seçkin simaların, her hafta uzun geceler etrafında buluştuğu son ocak oldu. Peki, İbnülemin Mahmud Kemal'in meclisinin kuralları neydi? İbnülemin Mahmud Kemal Konağı'ndaki meclislere kimler katılırdı?
Giriş Tarihi: 18.01.2022
19:02
Güncelleme Tarihi: 03.01.2024
10:15
İLİM VE SANATIN SON OCAĞI
🔸 Konak, Cumhuriyet döneminde de önemli hüviyetini devam ettirdi ve tarihe gömülmek üzere olan bir kültürü yaşattı. Elli yılı aşkın süre devam eden mecliste edebiyattan tasavvufa, hattan musikiye, önemli sima ve vakalara kadar her türlü bahis konuşulurdu.
◾ İbnülemin'in yaşadığı konak, ilim ve sanat çevresinden seçkin simaların, her hafta uzun geceler boyunca buluştuğu son ocak oldu.
Fikriyat'ın kıymetli yazarı Prof. Uğur Derman'ın kaleminden İbnülemin Mahmud Kemal Bey
İBNÜLEMİN MECLİSİNİN KURALLARI
🔸 İbnülemin'in idare ettiği bu meclisin kendisine göre bir adabı, kuralı vardı. Ev sahibinin layık bulduğu her yaştan, her meslekten kimse bu toplantılara katılabilirdi.
🔸 Mahfil, yoldan gelip geçenlere açık değildi. Buraya devam edebilmek için mutlaka bir alanda özel bir kabiliyete sahip olmak şarttı
🔸 İbnülemin, konağına gelenleri ilmine, statüsüne göre salondaki koltuklara oturturdu. Sohbetine pek hazzetmediği kişilerin yeri genelde çini sobanın arkası olurdu.
🔸 İbnülemin'in yakınlarından Turgut Kut, bu konaktaki meclisi anlatırken onun karşısındaki koltuklara genellikle Mükrimin Halil Yinanç ile Osman Nuri Ergin'in oturduğunu belirtir. İbnülemin'i konuşturmak isteyen bu ikili önce aralarında fısıldaşır sonrasında onları duyan üstad, hangi konu üzerine konuştuklarını sorardı. Ardından sohbet başlatılırdı.
Mükrimin Halil Yinanç kimdir?
🔸 Bu meclis, aynı zamanda klasik Türk musikisinin ayakta kalmasını sağladı. Gece sonunda devrin önde gelen musikişinasları tarafından icra edilen unutulmaz fasıllar sayesinde klasik musiki devam etti.
🔸 Musikişinaslar bestelerini icra etmeden önce akşam namazı cemaatle kılınır, sonra yemek yenip kahve içilirdi.
🔸 Yatsı namazına kadar sohbet edilirdi . Ezan okunmasıyla tekrar cemaatle namaz kılınırdı. Ardından musiki faslı başlardı. Gecenin sonunda meclis dağılmadan na't, ilahi ve daima bir aşr-i şerîf tilaveti okunurdu.
🔸 Meclis, genellikle Pazartesi akşamları toplanırdı. Onun Pazartesi sohbetleri hakkında şu beyit yazıldı:
"Hanendegân-ü üdeba saf beste meclisine; İbnülemin faslı denür her Pazartesine."
◾ Edebiyatımızın önemli profesörlerinden Orhan Okay, bu konağın önemini şöyle belirtir: "İbnü'l- Emin, babasının ölümünden sonra Bayezit'deki konağında sohbet geleneğini devam ettirmiş, o çevre içinde pek çok şahsiyetin yetişmesinde rol oynamıştır. O devri yaşayıp onun konağından geçmiş olanların hatırlarında zengin bilgiler, derin tarih kültürü, lezzetli sohbetler ve bütün bunlara katışmış fıkralar dikkati çeker."
❗Bilgi notu: Orhan Okay kimdir? 1931 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi ve Çapa Yüksek Öğretmen Okulu'nun Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Boğaziçi, Marmara, Fatih ve 29 Mayıs Üniversitelerinde dersler verdi. Türk kültür ve sanat hayatına büyük katkıları olan bir ilim insanıdır.
🔸Konaktaki meclisler pek çok yazarın hatıralarında anlatıldı. Bu isimlerden biri Mithat Cemal Kuntay'dı. Öyle ki onun Mehmet Akif ile dostluğunun temelleri de burada atıldı. Mithat Cemal, o zaman hayatta olan İbnülemin'in babası Mehmed Emin Paşa döneminde düzenlenen bir meclisi şöyle anlattı:
◾ "Bu odanın dört duvarından ikisinde Türk ve Acem hattatlarının el yazıları… Bu yazıların Türkçe olanları bile lamelifleriyle bana o zaman Arapçadır hissini verir, yanlış yapacağım diye korkumdan yüksek sesle okumazdım. Üçüncü duvarda çürük kaplı, ruhanî ciltli kitaplarla dolu kütüphane. İçinden Abdülhamid'in, III. Selim'in el yazılarını İbnülemin Mahmut Kemal Bey'in çıkarıp misafirlerine uzaktan gösterdiği cilbendler… Dördüncü duvar hep pencere… Ve bu pencerelere asıldığı için perde sandığım sevailer, buhara işlemeleri…
◾ Bu odada dünya içkilerinden yalnız ikisi malûmdu: Devetüyü renginde kulpsuz fincanlarda Yemen kahveleri… Bir de misafirler yudum yudum içmezlerse İbnülemin Mahmut Kemal Bey'in halâvetine yandığı turunç şerbetleri…
◾ Bu odada levhaların, kitapların üzerindeki tozlar bir veli türbesinin toprak zerreleri gibi mukaddesti. Hizmetçi bu mukaddes şeylere ancak ev sahibinin izniyle yalnız ayda bir defa el sürebilirdi.
❗Bilgi notu: Mithat Cemal Kuntay kimdir? 1885 yılında İstanbul'da doğan Mithat Cemal Kuntay, yazar, şair ve hukukçuydu. Mithat Cemal, Milli Mücadele yıllarında yazdığı hamasi şiirleri, Üç İstanbul adlı romanı, Namık Kemal ve Mehmet Akif biyografileriyle tanındı.
◾ Burada her şey eskiydi; okunan şiirler eski, kelimeler eski, hatta sesler bile eski. Bu odadan sokağa çıktığım zaman bir devrin cenaze namazından dönüyorum sanırdım. Fakat lâakal iki asır eski olan bu odanın maziliğine rağmen burada manevi bir aydınlık vardı. Buraya gelenler Fuzulî'nin bir imalesinden başka tûl-i emel bilmezler; burada Naima'nın bir nüktesiyle bütün mahrumiyetler unutulurdu.
◾ Ve bu oda, mukaddes bir mahremiyetin rutubeti içinde yazın bile serindi. Ancak bu serinlik selvilerden inen gölgeler kadar loştu. Buradan çıkınca sokaklara, insanlara şaşırarak bakardım.
◾ Bu odada mühim ilim vak'aları olurdu; Ali Emirî Efendi bir yazma kitapta bir sineğin bir damla münasebetsizliğini diliyle ıslatıp eliyle silerek Revan sekarının Revan seferi olduğunu bu odada keşfederdi. Ve 93 âyânından Bursalı Rıza Efendi'nin Şehnâme'yi ezber bildiğini, Tarih-i Edebiyat müellifi Faik Reşat Bey gözlerini açarak bu odada söylerdi. Namık Kemal'in temiz ve beyaz çoraba meraklı olduğunu da, şair Adanalı Hakkı Bey'den yine bu odada öğrenirdim."