İstanbul'daki camilerin ilginç hikayeleri
İstanbul denilince akla ilk gelenlerden biri de yüzyıllardır şehrin siluetinin eşsiz parçaları olan camilerdir. Şehrin kimliğinin en önemli parçalarından biri olan camilerle ilgili bilgiler ise bu zenginlik karşısında eksiktir. Cami yaptırmak için Sultan III. Murad'dan yer isteyen ve kaptan-ı derya olduğu için camiyi denize yaptırması söylenen Kılıç Ali Paşa'nın, denizi toprakla doldurtarak yaptırdığı caminin hikayesini biliyor musunuz? İşte İstanbul'daki 20 caminin ilginç hikayeleri...
Giriş Tarihi: 08.10.2019
15:40
Güncelleme Tarihi: 08.10.2019
16:13
Mahpeyker Kösem Sultan Camii
İsmini çiniye kaptıran cami
Cami, 1640 tarihinde, Sultan I. Ahmet'in eşi, Sultan IV. Murat'ın ve Sultan İbrahim'in annesi Mahpeyker Kösem Sultan tarafından yaptırılmıştır. Camiden başka, bir medrese, bir şadırvan, bir sebil, bir mektep, bir çeşme ve bir de çifte hamam bina edilmiştir. Avlunun etrafını, pencereli, kesme taş harpuştalı bir duvar çevirmiştir. Bu kapının sol tarafında, sekiz mermer sütunlu, bir sivri kubbenin altında, mermer şebekeli güzel bir şadırvan, bunun önünde ve avlu duvarı penceresi içinde ise, sebil bulunmaktadır. Cami halk arasında 'Çinili Cami' olarak bilinmektedir.
Kanuni'nin genç yaşta ölen oğlunun anısına yaptırdığı cami
Kanuni Sultan Süleyman ile Hürrem Sultan'ın genç yaşta ölen oğulları Şehzade Cihangir'in anısına, Mimar Sinan tarafından küçük, kare planlı ve tek kubbeli bir cami inşa edildi. Sonraki yüzyıllarda geçirdiği depremler ve yangınlar sonucu tahrip olan caminin yerine, bugün gördüğümüz kare planlı ve çift kubbeli cami 1889 yılında Sultan II. Abdülmecit tarafından, dönemin ünlü mimarları olan Balyan ailesine yaptırıldı.
Modernlerin en klasiği
1950'li yıllara dek adada cami olmadığı için, adanın Müslümanları zamanın başbakanı Adnan Menderes'ten adaya bir cami yapılmasını isterler. Bunun üzerine Adnan Menderes, 1958'de Karaköy meydanındaki yerinden sökülen Karaköy Mescidi'nin adaya aynen monte edilmesini ister. Bu gerçekleşmeyince Kınalıada Camii derneğince 1964'te yaptırılır.
Üsküdar'ın Ayasofyası
Üsküdar'da bulunan bu cami İstanbul'un kıymetli camilerinden biridir. Cami enlemesine dikdörtgen planlıdır. İlk olarak 1495 yılında inşaa edilmiş ancak zamanla harap olan yapı 17. ve 19. yüzyılda iki ciddi onarım görmüş akabinde yakın dönemde bir restorasyon daha geçirmiştir. Cami Ayasofya'yı andırdığı için halk arasında 'Üsküdar'ın Ayasofyası' olarak nitelendirilmiştir.
Yerin altında bulunan cami
Caminin esasının Tiberyos II. zamanına ait bir mabet olduğu söylenilmektedir. Bir rivayete göre 714 yılında İstanbul'u almak için gelen Arap orduları burada yedi yıl kalmış savaşta şehit edilenlerden bazıları buraya defnedilmiştir. Arap Orduları Şam'a dönerken Asker'in önemli eşyalarından bazıları bu mahzene konulmuş kapısının üzerine kurşun dökülmüş. Kurşunlu mahzen sözü buradan kaynaklanmaktadır. Bu sahabelerden birinin mezarı Türkler tarafından türbe haline sokulmuş diğer ikisi de parmaklıklarla çevrili mezar haline getirilmiştir. Bu eski yapı I. Mahmud ve III. Osman zamanında sadrazamlık görevinde olan Bahir Mustafa Paşa tarafından cami haline getirildi.