Arama

İstanbul’un anlam kattığı deyimler ve muhteşem öyküleri

Her dil kendi kültürüyle gelişir. Hafızanın, hatıraların, duygu, düşünce ve tüm değerlerin yegâne temsilcisi ve ortak hazinesidir. Köklü geçmişimiz ile birlikte zenginleşen Türkçe, birçok deyimi bünyesinde barındırıyor. Peki, o deyimlerin gerçek anlamlarını ve ortaya çıkış hikâyelerini hiç düşündünüz mü? Dilimizden düşmeyen birçok deyimin, taşı toprağı altın İstanbul'un eşsiz tarihiyle bütünleşen hikâyelerini sizlerle buluşturuyoruz.

  • 8
  • 15
"Dolap çevirmek"
Dolap çevirmek

Gizli işler yapan, başka bir deyimle ifade edersek saman altından su yürüten kişiler hakkında kullanılan bir deyim.

Deyimin aslı eski İstanbul konaklarının vazgeçilmez bir unsuru olan "dolap"tan gelir. Konakta harem ile selamlık arasında bulunan ve her iki kesim arasında irtibatı sağlayan araca "dolap" denir. Ağaçtan yapılmış silindirik, alt ve üst taraflarından bir mil ile tutturularak çevrilen bu dolaplar vasıtasıyla, bir taraftan öbür tarafa başta yemek kapları olmak üzere eşya gönderilirdi.

Bu dolapları harem tarafında cariyeler, selamlık tarafında ise hizmetçiler kullanırdı. Birbirlerine alaka gösteren ve ev sahiplerinin bundan haberdar olmasını istemeyen konak görevlileri, bu dolap vasıtasıyla haberleşirler, birbirlerine hediye gönderirlerdi.

Konaklarda dolabın bu gibi işlerde de kullanılmasından dolayı, günlük dilde gizli işler yapmak anlamında "dolap çevirmek" deyimi kullanılır olmuştu.

  • 9
  • 15
"Dingo’nun ahırı"
Dingo’nun ahırı

İstanbul'da ulaşım için atlı tramvayların kullanıldığı yıllarda, iki at ile çekilen tramvaylara, dik Şişhane yokuşunu çıkabilmesi için fazladan atlar koşulurdu.

Azapkapı'da tramvaya eklenen takviye atlar, Taksim'de Dingo isimli bir Rum vatandaş tarafından işletilen ahırda dinlendirilir; sonra tekrar Azapkapı'ya götürülürlerdi.

Gün içinde sürekli atların girip çıktığı ahırın bu durumu dolayısıyla, girenin çıkanın belli olmadığı yahut her önüne gelenin girip çıkabildiği yerler için "Dingo'nun ahırı" deyimi kullanılmaya başlandı.

  • 10
  • 15
"Derdini Marko Paşa’ya anlat"
Derdini Marko Paşa’ya anlat

Cerrah olarak büyük şöhret kazanan ve imparatorluk tarihinde mirliva rütbesi alan ilk doktor olan Marko Paşa, Sultan Abdülaziz'in hekimbaşısı ve devrin Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane nazırıydı.

Bulunduğu yüksek mevkie ve ağır görevlerine rağmen kendisine gelen herkesi, hatta çözemeyeceği sorunları dahi sabırla dinlemesi sebebiyle "derdini Marko Paşa'ya anlat" deyiminin doğmasına vesile olmuştur.

Onun bu tavrı için şu hikâye anlatılır: Pek çok insanın derdine derman olan Paşa, çaresiz kaldığı durumlarda karşısındakini dikkatle dinledikten sonra, "Anladım ama ne?" diye sorar. Bunun üzerine hasta derdini tekrar anlatır ancak Paşa, önce sorduğu soruyu tekrar eder: "Anladım ama ne?" Bu hal birkaç defa tekrar ettikten sonra ne söyleyeceğini bilemeyen hasta, paşanın yanından ayrılmak zorunda kalır.

  • 11
  • 15
"Zıvanadan çıkmak"
Zıvanadan çıkmak

Zıvana, eskiden sigaranın veya tütün çubuğunun ağza gelen kısmına konulan kâğıttan yapılmış boruya verilen isim. Ayrıca pek çok kısımdan meydana gelen eşyalarda, parçaların birbirine geçmesini sağlayan girinti ve çıkıntılara da zıvana denir.

Zıvana yahut zıvanaların olması gereken yerden ayrılması, umulan amaca hizmet etmeyecektir. Dolayısıyla eski İstanbul'da gündelik hayatta bir olay karşısında "çok öfkelenmek", "delirmek" manasında "zıvanadan çıkmak" tabiri kullanılırdı. Günümüzde de bu deyimin kullanımı oldukça yaygın.

  • 12
  • 15
"Mersi, pabucumun tersi!"
Mersi, pabucumun tersi!

Tanzimat döneminde Batılılaşmaya hız verilmesiyle beraber sosyal hayatta yeni karakterler ortaya çıkmış, bunların bazı davranışları halk tarafından tepkiyle karşılanmıştı.

Alafranga ve şık olarak adlandırılan bu tipler, kılık kıyafet yanında davranışları ve konuşma tarzlarıyla Batılı görünmek ve toplum içinde bu yönleriyle tanınmak çabasında olmuşlardı. Konuşma sırasında bir kelimenin Türkçesi varken Fransızcasını kullanmak, Fransızca-Türkçe karışık konuşmak bu kişilerin özelliklerinden biriydi.

O sıralarda bu kişiler aracılığıyla günlük konuşma diline giren Fransızca kelimelerden biri de teşekkür etmek karşılığı olan "Merci! (mersi)"ydi. Bu duruma hoş bakmayan halk "Mersi" kelimesinin sonuna "pabucumun tersi" sözünü ekleyerek, alafranga ve şık beylerin züppeliklerine tepkilerini dile getirmiş, bu deyim uzun süre varlığını korumuştu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN