Kültür ve medeniyetimize dair 20 ilginç bilgi
Günümüzde tüm dünyada hastalıklardan korunmak amacıyla kullanılan aşının, eski Türk kavimlerinden miras kaldığını ve asırlar boyu Anadolu coğrafyasında kullanıldığını biliyor musunuz? Peki ya, Osmanlı'nın tarih sahnesine çıktığı ilk yıllara dair en güvenilir bilgilere nereden ulaştığımızı? Hüsn-i hat alanında "üstat" mertebesine ulaşan padişahın kim olduğunu? Kültür ve medeniyetimize dair 20 ilginç bilgiyi derledik.
Giriş Tarihi: 21.01.2021
11:20
Güncelleme Tarihi: 06.06.2022
16:34
Sesli dinlemek için tıklayınız.
Birinci Dünya Savaşı'nın öncesinde İngiliz Gertrude Bell, dağcı, tarihçi, yazar, dilbilimci, arkeolog, kâşif, fotoğrafçı gibi unvanlarla ortaya çıktı. Tüm bunların ötesinde, elinde cetvelle Ortadoğu ülkelerinin sınırlarını çizen; kurulan yeni ülkelerin başına kukla krallar geçiren bir casustu. "Çöl Kraliçesi" olarak anılan, 7 dil bilen Gertrude Bell, Ortadoğu'da İngilizlerin çıkarları için faaliyetlerde bulunmuştu.
Türkler, büyükbaş hayvanların memelerinden alınan inek çiçek hastalığı mikrobuyla aşılanan çocukların, çiçek hastalığına yakalanmadığını keşfetmişlerdi. Aşı, eski Türk kavimlerinden miras kalmış ve asırlar boyu Anadolu coğrafyasında kullanılan bir yöntem olmuştu. Avrupa'ya Osmanlı topraklarından götürülen aşı, başlangıçta kilise baskısı nedeniyle kabul görmemişti.
Osmanlı Devleti'nde padişahların çocuk yaşta tahta çıkmaları kimi zaman devlet yönetiminde bir boşluk oluşturdu; idarede harem ve valide sultanlar ön plana çıktı. Bu durum, Osmanlılarda bir mesele haline geldi. Hatta imparatorluğun geçirdiği sarsıntıların sebepleri olarak "Kadınlar Saltanatı" gösterildi. Hürrem Sultan, Kösem Sultan ve Turhan Sultan, Osmanlı'nın en güçlü valide sultanlarıydı.
Dünyaca ünlü yazarlara dair 40 ilginç bilgi
İbn-i Sina, tıp dünyasına büyük katkı sağlayan, geliştirdiği tedavi yöntemleri günümüzde dahi kullanılan bir hekimdir. Avrupa'da "Avicenna" ve "Hekimlerin Prensi" olarak anılan İbn-i Sina'nın kaleme aldığı eserler, Batı tıbbının başlıca kaynağı olmuş ve ders kitabı olarak okutulmuştu. İbn-i Sina'nın eserleri, Avrupa'da 1200'lü yıllarda tanınmaya başlamış ve Latinceye çevrilmişti.
Hilfü'l Fudûl, bazı Kureyş kabilelerinin Mekke'de haksızlığa uğrayan insanlara yardım etmek amacıyla yaptıkları bir antlaşmaydı. Bu antlaşmaların ikincisine Peygamberimiz de bizzat katılmış; nübüvvetinin ardından da bu ittifaktan övgüyle söz etmiş ve İslam'ın onu daha da pekiştirdiğine inandığını, bu yemini, kızıl tüylü bir deve sürüsüyle de olsa asla değişmeyeceğini söylemişti.