Mektuplar, fermanlar ve şiirlerde Kanuni Sultan Süleyman
Kanuni Sultan Süleyman, Osmanlı'nın en güçlü olduğu dönemde, üç kıtaya yayılan imparatorluk topraklarına "Muhteşem Yüzyıl"ı yaşattı. Verdiği emirler, hükmettiği coğrafyaları aşıyor; Kanuni ilerleyen yaşına rağmen seferlere çıkıyor, tebaasının dışında yaşayanlara dahi adaletle hükmedilmesini istiyordu. Tarih, onun dilinden dökülen pek çok şeyi kaydedecek ve günümüze kadar ulaştıracaktı. Peki, mektuplarda, fermanlarda ve şiirlerde Kanuni neler kaleme almış, oğlu II. Selim'e vasiyeti ne olmuştu?
Giriş Tarihi: 06.09.2019
09:29
Güncelleme Tarihi: 06.01.2021
13:03
‘ECDADIMIZ MEMLEKETLER FETHETMEK İÇİN SEFERDEN GERİ KALMADI’
Bizim ulu ecdadımız, daima düşmanı kovmak ve memleketler fethetmek için seferden geri kalmamıştır. Biz dahi onların yolundan yürüyüp, her zaman memleketler ve kuvvetli kaleler fetheyleyip gece, gündüz atımız eğerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmıştır.
Allah hayırlar müyesser eyleyip meşiyyet ve iradatı neye müteallik olmuş ise vücuda gele. (Allah hayırlar versin ve iradesi neyse o olsun.) Bunun dışındaki vaziyet ve haberleri adamınızdan sorup öğrenesiniz. Böyle bilesiniz."
KANUNİ’DEN BARBAROS HAYREDDİN PAŞA İÇİN FERMAN
Kanuni Sultan Süleyman, Barbaros Hayreddin Paşa'ya Gazavat-ı Hayrettin Paşa'yı yazdırmak için fermanında şu sözleri kaleme almıştır:
"Bre Hayrettin bir kulun ömrüne bu kadar az zamanda bu kadar çok fütuhat düşmez. Sen karındaşım nasıl ortaya çıkıp, cihad meydanına atıldınız? Bunun sebebi ne idi? Kimlerdensiniz? Kul taifesinden mi, sairlerden mi? Bu zamana gelinceye kadar ufak büyük, karada ve denizde, ne şekil gazalar oldu ise, baştan sona kadar, ne eksik ne fazla, gerek nazım gerekse nesirle yazıp bir kitap düzüp buraya gönderin ki, eskiden yazılmış tarihlerin yanında, Hazine-i Amire'mde bulunsun ki bizden sonra gelecek nesillere ibret ve ders olsun"
HÜRREM SULTAN’DAN SEFERDEKİ KANUNİ’YE MEKTUP
"Ömrüm, azizim, sultanım,
Allah'tan tek dileğim ve yüreğimin biricik arzusu, size tekrar kavuşabilmek ve ışık saçan yüzünüze bir defa daha bakabilmektir. Artık bir daha ayrılık olmasın. Rabbimden elbette dilerim ki benim sultanım, candan ve gönülden sevdiğim şahım, dünyada ve ahirette hep mutlu olasınız. Düşmanlarına karşı daima zaferler kazanasınız. İyi biliyorum ki benim sultanım, bu kulunu, kaderin bir cilvesi ile gördü ve sevdi, bu kuluna mutluluk ve huzur ihsan etti. Bu cariyesinin gözyaşlarını dindirip sevindirdi. Sultanım sayesinde doğru yolu bulup iman ettim. Bu yüzden, mutlu olacağım gün, sadece size kavuşacağım gündür. Size gözyaşlarımı damlattığım bir elbise gönderdim. Hatırım için giyesiniz.
‘DUYDUĞUM MUTLULUĞU ANLATMAYA KALEMLER YETMEZ’
Ben Allah'ın yarattığı bu kâinat içinde kaybolmuş birisiydim. Ömrümün baharını sizin mücevher kutunuzdaki bir inci olarak korumanız altında yaşadım. Hasret acısıyla kıvranan ve çektiği ızdıraplar yüzünden perişan olan bu çaresiz kulunuzdan bu değersiz sızlanmaları kabul ediniz.
Ben sadece sizin yanınızda huzur bulabiliyorum. Sizin yanınızda olmaktan duyduğum mutluluğu anlatmaya kalemler yetmez.
‘SİZDEN AYRI KALDIĞIMDA DERMANIM, TAKATİM KALMIYOR’
Sizinle birlikte olduğumuz anların hatırası, sizin yanınızda geçirdiğim günlerin anısı, bu miskinin gönlünde hep yaşamaktadır. Hiç olmazsa sizinle yaşadıklarımız, sizinle ortak anılarımız sayesinde biraz olsun teselli bulabilmekteyim.
Esen rüzgârlar, çektiğim acıları size ulaştırsa anlarsınız ki kulunuzun durumu feryat ve figan eden bülbül gibidir. Sizden ayrı kaldığımda dermanım, takatim kalmıyor. Kimse acılarımı dindiremiyor. Gamla dolu gönlümü görseniz, ayrılık acısıyla inleyen bir ney gibi hasta ve perişan olduğumu hemen anlarsınız."