Osmanlı’da bahçe ve çiçek kültürü
Medeniyetimizde bahçe kavramı sosyal ve kültürel faaliyetlerin de gerçekleştiği bir buluşma mekanı olarak adlandırılırdı. Osmanlı'da inşa edilen saray bahçeleri, sade ve alçak gönüllü yapıdaydı. Osmanlı'daki bu bahçeler, şairlerin şiir meclislerine kadar girmişti. Bugün itibarıyla faaliyete geçen 11 Kasım "Milli Ağaçlandırma Günü" vesilesiyle, Osmanlı'da bahçe ve çiçek kültürüne dair bilgileri derledik.
Giriş Tarihi: 11.11.2019
14:03
Güncelleme Tarihi: 11.11.2019
14:50
Çiçek sevgisinin tezahürleri
Törensel geçişlerde de yer alan çiçek, edebî eserlere dahi girmişti; Firdevsî'nin Şehnâme'sinin 1600 yıllarında Bağdat'ta minyatürlenmiş nüshasında, Osmanlı çiçek kültürünün eyaletlere kadar yansıyan etkisini görmek mümkündür.
Çiçek sevgisi ve geleneği, mezar taşlarına da geniş çapta yansımıştır. Hayatta iken çiçeğini sarığından eksik etmeyenlerin mezar taşlarındaki sarıklarında da çiçek bulunur.
Sultan Abdülhamid'in botanik merakı
Türk edebiyatında çiçekler
Türk edebiyatında çiçeklerden ilk söz eden eser olarak Divânü Lügati't-Türk anılabilir. Eserde bahsedilen çiçekler, kır çiçekleriydi. Klasik Türk şiirinde isimleri geçen 19 çiçek vardır. Bunlardan başlıcaları; gül, lâle, sümbül, yasemin, karanfil, leylâk şeklinde yer alır. Osmanlılar tarafından en sevilen çiçekler olan lâle, sünbül, gül ve karanfil , Osmanlı kumaşlarının da çoğunu süslemiştir. Topkapı Sarayı'nın dünyada benzeri bulunmayan pabuç ve çizme koleksiyonunda çiçek motifleriyle süslenmiş olan birçok örnek yer alır.
Bir tedavi aracı olarak çiçek
Bunların yanı sıra çiçeğin bir tedavi aracı olarak da görüldüğü muhakkaktır. Evliya Çelebi, Edirne Bayezid Han Bîmarhânesi'nin bahçesinde bahar gelince açan deveboynu, müşk-i rumî, gülnesrin, şebboy, karanfil, reyhan, lâle, sümbül gibi çiçeklerin akıl hastalarına tedavi amacıyla verildiğini; bunların kokularıyla hastaları tedavi etmeye çalıştıklarını ama hastaların bunları ya ayakları altında ezdiklerini yahut yediklerini anlatır.