Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • Tarih
  • Osmanlı'da yaşayan İngiliz Dorina Neave anılarında 1890 kara kışı

Osmanlı'da yaşayan İngiliz Dorina Neave anılarında 1890 kara kışı

Tarih boyunca İstanbul'da pek çok sert kış yaşandı ve bunların bazıları şehrin hafızasında yer edindi. Öyle dönemler oldu ki insanlar temel ihtiyaçlarını dahi karşılamayaz hale geldi. 19. yüzyıl da bu zaman dilimlerinden biriydi. Öyle ki evlerde un bitince yiyecek ekmek bulamayanlar oldu. Böyle bir kara kışa, Sultan Abdülhamid döneminde payitahtta yaşayan İngiliz Dorina Neave de şahit oldu. İstanbul sularında yaşanan ilginç bir hadiseyi ve ardından meydana gelen trajik kazayı anılarında anlattı. Boğaz sularından gelen garip tıkırtı neydi? Masum eğlencesi nasıl bir faciaya sebep oldu? Gelin, İngiliz Dorina Neave'in anılarıyla tarihte yolculuk yapalım.

◾ Aradan birkaç asır geçtikten sonra bu kara kışın bir benzeri daha yaşandı. 1800'lerin sonlarına doğru payitahtta kardan dolayı yollar kapandı, bazı bölgelere günlerce ulaşılamadı. Öyle ki evlerde un bitince yiyecek ekmek bulamayanlar oldu.

◾Böyle bir kara kışa, Sultan Abdülhamid döneminde İstanbul'da yaşayan İngiliz Dorina Neave de şahit oldu.

◾ Babası George H. Clifton, İngiltere'nin İstanbul'daki sefaretinde çalışıyordu. Kendisi de 1881 yılında payitahtta dünyaya geldi.

◾ Ailesiyle Kandilli sırtlarındaki Cliffton Yalısı diye de anılan köşkte yaşayan Lady Neave'nin, çocukluk ve gençlik dönemini kapsayan 26 yılı İstanbul'da geçti.

Bilgi notu
Dorina Neave anılarında, İstanbul'un meşhur semtleri, farklı kesimlerin
âdetleri, depremler hakkında oldukça önemli detaylar verir.

1907 yılında kadar İstanbul'da yaşayan Dorina Neave, Sultan Abdülhamid döneminin neredeyse tamamına şahit oldu. Şehirden ayrıldıktan sonra da buradaki anılarını kitaplaştırdı.

◾ Günlük hayat ve ticaretin yanında sandal sefaları, yangınlar, salgın hastalıklar, banka baskını gibi bütün olay ve mekânları kendi gözüyle kaydetti. Hatıralarından biri de 1890'daki kar fırtınasıydı.

◾ İstanbul sularında yaşanan ilginç bir hadiseyi ve ardından meydana gelen trajik kazayı şöyle anlattı.👇

"1890 Şubat'ında bir öğle, garip bir tıkırtı dikkatimizi çekti. Balkona çıkınca denizin binlerce büyük balık kafasıyla kaplı olduğunu hayretle gördük. Kocaman balıklardı; kafalarını sudan çıkarmış, hava almak için ağızlarını açıp kapadıkça o garip tıkırtılı sesi çıkartıyorlardı.

Balıkların nefes almaktan başka bir hareket yapamadıklarını, adeta felç olduklarını gördük. Torik denilen çok lezzetli ve zor bulunan bu balıkları kolaylıkla yakaladık. Rum hizmetçiler, bahçıvanlar ağlar ağırlıktan yırtılana kadar bize yardım ettiler.

Sonra süpürge saplarına tencereler bağlayıp, balıkları denize indiren merdiven basamaklarına kadar çekmeye, oradan elle toplamaya başladık.

Üstelik uskumru, barbun birçok balıkların donmuş açık ağızlı kafaları çoğaldıkça, bu olağanüstü hadise de tuhaf bir hal aldı. Bahçe gittikçe çoğalan kaygan ve parlak bir kitle haline gelmişti.

Bütün gece bu garip balık akını sürdü ve sabaha karşı balıklar normal güçlerini kazanmaya başlayınca hepsi gözden kayboldu. Bu garip olayın tek akla yakın izahı, soğuk suyun solungaçları üzerinde dondurucu etkisinden kaçmak için balıkların hava alabilmek için ağızlarını sudan dışarı çıkarmalarıydı.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN