Osmanlı'nın ilk müderrisi Davud-i Kayseri
Büyük ilim tarihimize adını altın harflerle yazdırmaya hak kazanmış ulema öncüsü Davud-i Kayseri, "dünya bilinmeden ahiret anlaşılmaz" esasına bağlıydı ve gösterişten uzak bir tutumla ömür sürdürdü. Osmanlı'nın ilk müderrisi ve ilk düşünürlerinden bir tanesiydi. Vahdet-i vücud nazariyesini felsefî mahiyette yorumlayan ve savunan ilk sufi müellifti. Bütün tabiat olaylarını enerji ve enerji değişimiyle açıklayan fizik ve felsefe doktrini enerjetizmi, Batı'da bu görüşün kurucusu olan Wilhelm Ostwald'dan altı yüzyıl önce Davud-i Kayseri temellendirmişti. İşte, bilimden tasavvufa eğitimden felsefeye birçok alanda kendini göstermiş büyük alim…
Giriş Tarihi: 16.04.2019
16:31
Güncelleme Tarihi: 16.04.2019
17:18
Osmanlı mimarisinin ilk inşaatı Bursa'da olmuştur. Oysa Bursa'da Orhan Gazi devrine ait olan en eski cami kitabesi 1337/1338 tarihini taşır. O halde ilk (Osmanlı mimarisi açısından) cami inşaatının İznik'te bulunduğu kabul edilmelidir. Çünkü 1335 yılında İznik'teki büyük inşaat tamamlanmıştır. İşte o tarihlerde Anadolu'da ulema içinde adı saygı ile anılan bir zattan bahsedilir. Orhan Gazi, yaptırdığı medreseye yönetici bir bilgin aramaktadır. Çandarlı Kara Halil'in tasvip ettiği her bakımdan üstün yetenekleri olduğu kabul edilmiş bulunan Dâvud-i Kayserî Hoca'ya haber gönderilir.
Tayin, 1335 yılı içinde olduğuna göre bu düşünce, medresenin inşası sırasında var olduğu gerçeğini meydana getirmiştir. Zaten Orhan Gazi, daha işe başlarken onun nasıl sonuçlanması gerektiğini yerinde hesaplayan bir düşünce sistemine sahipti. 1335 yılında 48 yaşında olan Orhan Gazi, Dâvud-i Kayserî ile konuşur.
ORHAN GAZİ’DEN GELEN MÜDERRİSLİK TEKLİFİ
Yalnız Dâvud-i Kayserî Hoca, biraz sert yapılı, kolay kolay eyvallah diyecek bir şahsiyet değildir. Hatta bu sebeple ona kılı kırk yaran huydadır derler. Öyle hoş görünmek korkusunu da taşımaz. İlk medrese hocası kendisi olacağı için de daha titiz davranmıştır.
Kuruculuk düşüncesi taşımakla sürdürücülük çabası arasında fark vardır. Bunu Orhan Gazi çok iyi bildiği için Dâvud-i Kayserî Hoca'yı çağırtır. Aynı anda İznik Kadısı görevinde bulunan Çandarlı Halil Paşa da oradadır. Orhan Gazi sorar: "Mevlânâ Dâvud, bu medrese himmetini bekler. Acaba bizim ne gibi hizmetimizi istersin?" Dâvud, "Hizmetiniz, medreseye gelecek öğrencinin imtihanında bizim fikrimize karşı çıkılmasın, yeter." şeklinde cevap verir.
Orhangazi yeniden tekrarlar: "Hepsi bu kadar mı yâ Dâvud?" "Hükümdarın ilim kapısındaki hizmeti başka ne olur ki?" şeklinde cevap veren Dâvud-i Kayserî Hoca şunları söyler: "Ömrümüz ilim yolunda geçti. Bunu burada ifadeye gerek yok. Biz öğrenciyi yetiştiririz. Sonra hangisi nerede yarar onu haber veririz ki memleket idaresinde zorluğa uğramayasınız. İşte bunun imtihanında dışarıdan medreseye buyruk gelmesin. Hizmetiniz bu ola, diyorum." Orhan Gazi ve Çandarlı Kara Halil bu sözler karşısında tek bir kelime söyleyemezler.