Posta güvercinleri yollarını nasıl buluyorlardı?
Bir haberin, hızlı ve güvenli bir şekilde hedefe aktarılması, geçmişten günümüze daima önemli bir konu oldu. Mesaj ve haberlerin rivayet yoluyla, dilden dile, posta güvercinleriyle, dumanla ya da taş tabletlere yazılarak iletilebildiği dönemlerde ne mesaj uygulamaları vardı, ne konumumuzu bildiren GPS, ne de görüntülü konuşabileceğimiz bir teknoloji… Güvercinlerden Peyklere, geçmişte kullanılan posta ve haberleşme yöntemlerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 15.10.2018
14:18
Güncelleme Tarihi: 15.10.2018
16:04
İBN BATTÛTA HİNDİSTAN’A DAİR NE ANLATMIŞTI?
14'üncü yüzyıl Orta Çağ Hindistan'ında, Delhi'deki Müslüman sultanına gönderilecek mesajlar güvercinlerle değil, günümüzün bayrak koşucularına benzeyen kuryelerle iletiliyordu.
14'üncü yüzyılın hızlı gezgini İbn Battûta, tepesinde bakır çan bulunan bir değnek taşıyan bir adamın 500 metre boyunca mümkün olduğunca hızlı koştuğunu, zili duyan bir sonraki adamın mesajı alıp devam etmek üzere hazırlandığını anlatır.
Bu şekilde, Hindistan'ın doğu ucundan başkente mesaj göndermek en fazla beş gün sürüyordu.
‘MÜSLÜMAN OLMAK’ İTİMAT ETMEK İÇİN YETERLİYDİ
İslam dünyasının dört bir yanını gezen İbn Battûta, mal ve haber göndermekte kullanılan birçok dâhice yönteme rastlar.
Mekke'de karşılaştığı bir tüccar eliyle oğluna para gönderir; Müslüman olması ve kendisi gibi Tancalı olması sebebiyle bu tüccara itimat etmekte bir mahsur görmemiştir.
Yani kilometrelerce uzakta olan insanlar bile dönemin teknolojisini kullanarak birbirleriyle irtibat kurabilmiştir.
KANUNİ’NİN ‘MUHTEŞEM’ HABERLEŞME TEŞKİLATI
Dünyanın bilinen en muntazam haberleşme teşkilatı, 1539 yılında Kanuni Sultan Süleyman zamanında Osmanlılar tarafından kuruldu.
Buna göre ülkenin belirli noktalarına "menzil" adıyla konaklama istasyonları kurulup çevre ahalisi de menzilci tayin edilerek yeni bir haberleşme sistemi oluşturuldu.
Ülkenin en uç noktalarına kadar ulaşan bu haberleşme ağının merkezi İstanbul olup Anadolu ve Rumeli yönlerinde üç ana kola ayrılırdı. Bu ana kollar da birbirine tali yollarla bağlanırdı. Bu sisteme göre İstanbul'dan çıkan bir mektup çok kısa bir zaman zarfında ülkenin en uç noktasına kadar ulaşıyor ve herhangi bir güvenlik veya gecikme sorunu ile karşı karşıya kalmıyordu.
OSMANLININ KOŞUCU ULAKLARI: PEYKLER
Bir mesajın hızlı bir şekilde hedefe aktarılmasının yanında, güven unsuru oldukça mühimdi. Bu nedenle tarihte uzun süre hayvanlarla sağlanan iletişime dair yöntemler yetmemeye başlamış; güven ve hız ihtiyacını aynı anda karşılayabilecek bir alternatif gerekmişti.
Osmanlı Devleti'nde bu ihtiyaç, "Peyk" adı verilen koşucu birliklerle karşılanmıştı.
HABER VE İSTİHBARAT ULAŞTIRMADA ROLLERİ BÜYÜKTÜ
Osmanlı döneminde, haber getirip götüren kişiler ve yaya postacı sınıf için kullanılan "Peyk" kelimesinin ne zaman ortaya çıktığı bilinmiyor.
Peyklerin, İlhanlı ve Selçuklulardan Anadolu beyliklerine ve oradan da Osmanlı'ya geçmiş olabileceği düşünülüyor. Fatih Sultan Mehmet'in teşkilat kanunnamesinde "pey" adı verilen özel bir sınıftan söz edilmesi sebebiyle, Osmanlı'da 15'inci yüzyılda ortaya çıktığına işaret ediliyor.
Genellikle sultanın hemen yanında bulunan Peykler, resmi haber ulaştırma veya istihbarat gibi görevleri yerine getirirlerdi. Öncelikli görevleri, sultanın emirlerini hızla gerekli yerlere götürmekti. Osmanlı haberleşmesinin önemli bir kolu olan Peyk Teşkilatı, zamanla işlevini yitirmesi nedeniyle 3 Mayıs 1829 tarihinde kaldırıldı.