Posta güvercinleri yollarını nasıl buluyorlardı?
Bir haberin, hızlı ve güvenli bir şekilde hedefe aktarılması, geçmişten günümüze daima önemli bir konu oldu. Mesaj ve haberlerin rivayet yoluyla, dilden dile, posta güvercinleriyle, dumanla ya da taş tabletlere yazılarak iletilebildiği dönemlerde ne mesaj uygulamaları vardı, ne konumumuzu bildiren GPS, ne de görüntülü konuşabileceğimiz bir teknoloji… Güvercinlerden Peyklere, geçmişte kullanılan posta ve haberleşme yöntemlerini sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 15.10.2018
14:18
Güncelleme Tarihi: 15.10.2018
16:04
HABER VE İSTİHBARAT ULAŞTIRMADA ROLLERİ BÜYÜKTÜ
Osmanlı döneminde, haber getirip götüren kişiler ve yaya postacı sınıf için kullanılan "Peyk" kelimesinin ne zaman ortaya çıktığı bilinmiyor.
Peyklerin, İlhanlı ve Selçuklulardan Anadolu beyliklerine ve oradan da Osmanlı'ya geçmiş olabileceği düşünülüyor. Fatih Sultan Mehmet'in teşkilat kanunnamesinde "pey" adı verilen özel bir sınıftan söz edilmesi sebebiyle, Osmanlı'da 15'inci yüzyılda ortaya çıktığına işaret ediliyor.
Genellikle sultanın hemen yanında bulunan Peykler, resmi haber ulaştırma veya istihbarat gibi görevleri yerine getirirlerdi. Öncelikli görevleri, sultanın emirlerini hızla gerekli yerlere götürmekti. Osmanlı haberleşmesinin önemli bir kolu olan Peyk Teşkilatı, zamanla işlevini yitirmesi nedeniyle 3 Mayıs 1829 tarihinde kaldırıldı.
FİZİKİ YAPILARI OLDUKÇA ÖNEMLİYDİ
Yaptıkları işin zorluğu nedeniyle, Peyklerin fiziki özellikleri hakkında, ilk olarak iri ve güçlü oldukları düşünülebilir. Ancak Peykler, bu düşüncenin tam aksine, küçük ve zayıf görünen, çevik yapılılar arasından seçilirdi.
Zor şartlara tabi tutulan kişiler arasında başarı gösterenler, Peyk Teşkilatına dâhil olurlardı. 1673 yılında Edirne'de gözlem yapan Seyyah Galland, Peykler için "Benzer fiziksel yapıları ve yaşları ile seyri hoş bir manzara oluşturuyor, yürüyüşlerindeki ahenk ve emin adımları dikkat çekiyor" sözlerine yer vermişti.
KIZGIN KUMLARDA ÇIPLAK AYAKLA KOŞARLARDI
Birçok aday arasından özenle seçilen Peyklerin eğitimi oldukça zor şartlar altında gerçekleştiriliyordu. Peykler, kızgın kumlarda farklı koşu biçimlerini içeren antrenmanlarla hazırlanıyorlardı.
Bunun sonucunda, ayak tabanları neredeyse bir at nalı gibi sertleşerek nasırlanıyor ve hissiz bir tabaka oluşuyordu. Yalın ayak koşular, bu zorlu sürecin önemli bir parçasıydı.
ATLI HABERCİLERDEN DAHA HIZLILARDI
İlk bakışta bu tarz bir haberleşme ağının yerine atlı bineklerin kullanılmasının daha mantıklı olduğu düşünülebilir. Ancak, Peykler uzun mesafede atlı habercilere tercih edilecek özelliklere sahiplerdi.
Uzun süreli dayanıklılık söz konusu olduğunda, koşucuların atlara karşı üstünlüğü, kaynaklarda sıkça geçen bir konu. Düzenli antrenman yapmalarının yanı sıra dayanıklılıklarını artırmaları için kendilerine has yöntemleri vardı.
GÜNDE 150 KİLOMETRE KOŞABİLİRLERDİ
Osmanlı'da uzak yerlere acele haber götürmekle görevli Peykler, gece istirahati vermeden aralıksız koşabilirlerdi. Bu nedenle daha çabuk hedefe ulaşabiliyor ve daha güvenilir görülüyorlardı.
Günlük performansları 25-30 fersah (1 fersah=5 kilometre) olarak bilinen Peykler, İstanbul'dan Edirne'ye bir gün ve bir gecede ulaşabiliyorlardı.