Selçuklu medreseleri hakkında 10 bilgi
Selçuklu Medreseleri, zarif taş işçiliği, mimari özellikleri ve Anadolu'ya has süsleme şemalarıyla dikkat çekerler. Hadis, fıkıh ve tıp ihtisasına göre ayrılan Selçuklu medreseleri sultanlar, hanedan ailesinin üyeleri, üst düzey devlet adamları ve komutanlar tarafından yaptırılmış; Konya başta olmak üzere çok sayıda kentte 1925'e kadar faaliyetini sürdürmüşlerdir. Giderleri vakıflar yoluyla karşılanan bu medreseler daha çok Konya, Kayseri, Sivas, Erzurum, Kırşehir, Amasya ve Tokat gibi merkezlerde karşımıza çıkar. Sizler için, Anadolu'nun ilk üniversiteleri, Selçuklu medreseleri hakkında 10 bilgi derledik.
Giriş Tarihi: 05.05.2020
13:35
Güncelleme Tarihi: 07.02.2022
15:10
Cacabey Medresesinin bir başka önemli sırrı ise giriş kapısında bulunan eksen eğikliği ve ekvator çizgisi işlemeleridir. Bugün cami olarak kullanılan medresenin, dış köşelerine yerleştirilmiş kıvrımlı köşe sütunları ilgi çekicidir. Binanın batı, kuzeydoğu ve kuzeybatı köşelerinde, duvara bitişik, alt tarafları değişik işlemeli füze biçiminde birer tane olmak üzere üst kısmı konik külahlı üç tane kule vardır.
Medreseden ayrı yapılmış olan minare erken dönem örneklerden birisidir. Minarede uygulanan üç farklı tuğla örgü sistemi Anadolu'da tek örnektir. Günümüzde cami olarak hizmet veren medresenin kubbesi açık ve altında su kuyusu vardır. Bu kuyuya eşlik eden yıldızlar tetkik edilirdi. Döneminde "astronomi yüksekokulu" olarak hizmet veren medrese, dünyada gayesine uygun gözlemevi olarak yapılan ilk yapıttır.
ANADOLU MEDRESELERİNİN İLK ÖRNEKLERİNDEN BİRİ
Yağıbasan medresesi, Danişmentliler'den Nizamettin Yağıbasan'ın Tokat ve Niksar'da yaptırdığı iki medreseden biridir. Tokat'taki Yağıbasan medresesi ''Çukur medrese'' olarak anılır. 1152'de yaptırılan bu medrese, kapalı avlulu Anadolu medreselerinin ilk örneklerinden biri olması açısından önemlidir.
Kazanılan bir zaferin peşinden doğduğu için babası tarafından, "Düşman Basan" anlamına gelen Yağıbasan ismi verildi. Bir bölümü Niksar kalesi'nin duvarlarına yaslanan medresenin Doğu ve Kuzey'inde iki eyvan, Batı'sında beşik tonozlu küçük mekânlar vardır. Her iki medrese de yalın, süslemesiz örneklerdir. En önemli özelliği Anadolu'nun ilk medreselerinden biri olmasıdır.
SELÇUKLU MİMARİSİNİN BÜTÜN KARAKTERİSTİK ÖZELLİKLERİNİ TAŞIR
Anadolu Selçuklu döneminden kalma tarihi eserlerden biri olan Gök Medrese , mimarisiyle dikkat çeken eserler arasında yer almaktadır. Bu eser 1271 yılında Sultan IV. Kılıçarslan'ın oğlu III. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde baş vezir Sahip Ata Fahreddin Ali tarafından Konyalı Kaluyan el-Konevi'ye yaptırıldı. Sâhibiye Medresesi diye de bilinen yapı, fîrûze renkli çinilerinden dolayı ''Gök Medrese'' adıyla tanınmaktadır. Medresenin en gösterişli bölümü, üzerindeki süslemelerle Selçuklu kapıları arasında önemli bir yere sahip olan taç kapıdır.
Yayvan kemerli kapı açıklığının iki yanındaki nişler taç kapının birer küçük benzeri şeklinde yapıldı. Cephe süslemesinde palmetler, lotuslar ve birbirini kesen geometrik kompozisyonlar yer alır; ayrıca hayat ağacı, nar, şahin, kuş ve hayvan başı gibi figürler göze çarpar.
Taç kapının üstünde de firuze üzerine mor harflerle "Ali" ismi yazılmış çini bir mühüre rastlanmaktadır. Süslemeleri içinde bazı arabesk motifler de görülen Gökmedrese, gerek mimarisi gerekse tezyinatı ile Anadolu Selçuklu sanatının en ilgi çekici örneklerinden biridir. Selçuklu mimarisinin bütün karakteristik özelliklerini bünyesinde taşımaktadır.
Giriş bölümünün medrese olarak kullanılmasından ve bitişiğinde yer alan türbenin mor firuze rengi çini ve sırlı tuğlalarla süslenmiş olmasından dolayı bu adla anılan yapıya ''Torumtay Camii''de denilmektedir. Yapıldığı tarihten itibaren dini ilimlerin tahsil edildiği medrese olarak hizmet verdiği bilinen bina, 1926 yılında müzeye dönüştürüldü.