Tarihte iz bırakan 30 mektup
Geçmiş yıllarda, teknolojinin henüz dünyayı "küresel bir köye" çevirmediği dönemlerde, insanların kalplerindekini dile getirdiği, uzak mesafelerden özlemlerini giderdiği aracılardı mektuplar. Gurbetliğin acısı, savaşın ortasında sevdanın en şiddetlisi, idam emri verenlere tevazuyla verilen bir cevap, yakın dostların muhabbeti ya da bir siyasi liderin emaneti… Şairlerden yazarlara, ressamlardan askerlere, devlet başkanlarından sultanlara, ünlü isimlerin kaleme aldığı 30 mektubu sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 19.03.2019
10:16
Güncelleme Tarihi: 19.03.2019
10:31
Süleyman Nazif’ten Abdülhak Hâmid’e
En Büyük Şair Abdülhak Hâmid Beyefendi'ye
Üstâd-ı azîm'üş-şân
Başımı dâhiliğiniz eşiğine koyarak ağlamak isterim. Beni bu dakikada ebedîliğin sığınağına olan yüce katınıza ileten ağlama gereksinmesi, kişilikle ilgili emellerin kırılmış bulunması üzgünlüğünden değil, yaralı ve çok sevgili yurdun o darmadağın görüntüsünden doğmaktadır. Keşke bugünlerde yaşayanlar arasında bulunmasaydım! Keşke bundan önceki zamanların hepsinde ayrı ayrı öleydim de bu zamanda, bu dakikada yaşamayaydım!
Seniha Sultan’dan Mustafa Kemal’e
Sultan Abdülmecid'in kızı ve Sultan Abdülhamid'in kız kardeşi Seniha Sultan, sürgün kararı ertesi Mustafa Kemal Paşa'ya şu sözleri kaleme almıştı:
"Ankara'da, Türkiye Reisicumhuru Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri'ne
78 yaşındayım. Odadan çıkmaya dahi gücüm yetmediğinden alınan son karara uymam mümkün değildir. Hayattan artık bir nasibi kalmamış olan benim gibi bir ihtiyarın yaklaşan son günlerini odasında geçirmeye müsaade buyurmanızı istirham eylerim.
Abdülmecid'in kızı Seniha"
Orhan Veli’den Nahit Hanım’a
"Canım Nahitim,
Sana karşı hasretliğim günden güne artıyor. Tabii sen bunu anlamak istemiyorsun. Anlamadığını söyleyemem. Elbette anlıyorsun. Ama öyle sanıyorum ki bunu benim ağzımdan tekrar tekrar duymaktan hoşlanıyorsun. O kadar hoşlanıyorsun ki aynı şeyi her gün, her saat, her dakika tekrar etsem az bulacaksın.
Senden vazgeçmeyeceğimi bildiğin halde ne geçmişe ne de geleceğe ait hadiselerde senden başka hiçbir şey hatırlamak istemediğim halde nasıl oluyor da bana olmuş hadiseleri hatırlatıyorsun. Ben de birçok kötü şeyler biliyorum. Ama onları düşünmek istemiyorum. İçimin bu kadar seninle dolu olduğu bir zamanda düşünemiyorum demek daha doğru olur. Aramıza giren şeyleri yok etmekten zevk duyacağını söylüyorsun.
Nahit, sen bunu istiyorsan aramızda, yani seninle benim aramda, hiçbir kötü şey yok. Bizden başka hiçbir şey yok. İnan bana.
Sen benim için daima tek var olan şeysin. Dikkat et, en çok demiyorum, tek diyorum. Senden başka hiçbir şeyim yok. Hiçbir şeyim olmasını da istemiyorum."
Halid Ziya Uşaklıgil’den Tevfik Fikret’e
Monşer
Geçen gün yine idareye uğradım. Sizi yine bulamadım. Bir kere çoktan beri görmediğim görmek istiyordum. İkincisi, yine çoktan beri İhsan Bey'e (Ahmet İhsan Tokgöz) açmak istediğim bir soğuk meseleyi, para meselesini aracılığınızla havale edecektim.
Mai ve Siyah bitiyor. Ayrıca kitap olarak da basıldı. Bunun maddî yanı üzerine bir söz olmadı. Ben doğrudan İhsan Bey'le bunun üzerine görüşmekten ne yalan söyleyeyim utanıyorum. Ara yere bir aracı girince utanç da hafifleyecek gibi sanıyorum.
Sabahattin Ali’den Ayşe Sıtkı’ya
"Hapishane ve yalnızlık beni maziye ve hatıralara çok bağladı.
Saatlerce bir köşede oturup ömrümün muhtelif safhalarını bir film gibi gözlerimin önünden geçiriyorum. Hem de sisli bir film gibi: Çünkü bu muhtelif levhalar gözümün önünden geçerken dudaklarım eski ve yeni birçok şarkılar mırıldanıyor.
Zaten eski hatıraların dimağımda canlanmasını temin eden bu şarkılardır. Bunlar bana birçok zamanları, birçok yerleri, birçok şahısları hatırlatırlar.
Herhangi bir vesileyle veya hiç farkında olmayarak bu şarkılardan birini mırıldanmaya başlayınca bütün ihtisas ve heyecanları ile mazinin muayyen bir devrini yaşıyorum, sana bu şarkıların şöyle bir listesini yapayım, sayfaları doldurmuş olurum. Evvela ilk âşıklığımdan başlayayım… "