Arama

Umberto Eco'ya göre Orta Çağ ne değildir?

O, yeri geldi engin bilgi birikimiyle karanlık Orta Çağ'ı anlattı, yeri geldi göstergebilim uzmanı olarak dünyadaki en küçük ayrıntının ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Kimden mi bahsediyoruz? 'Gülün Adı' ve 'Baudolino' romanlarında Orta Çağ'ı tüm detaylarıyla anlatan Umberto Eco'dan. Orta Çağ hakkında birçok klişe olduğunu, sinema ile televizyon programlarından öğrendiği gibi olmadığını öğreneceğiniz bilgileri sizler derledik.

  • 6
  • 14
ORTA ÇAĞ DISNEYLAND’DAKİ GİBİ KULELİ ŞATOLARIN ÇAĞI DEĞİLDİR
ORTA ÇAĞ DISNEYLAND’DAKİ GİBİ KULELİ ŞATOLARIN ÇAĞI DEĞİLDİR

"Karanlık" çağlarda ışıkların olduğunu kabul ettiğimize göre, popüler kitlesel medyanın, romantizm döneminde hayal edildiği (yenileştirmek yerine yeniden inşa edilen) ve Les Tres Riches Heures du Duc de Berry gibi geç dönem (XV. yüzyıl) minyatürlerinde resmedildiği şatolarla dolu, klişeleşmiş bir Orta Çağ sunduğunu göz önüne alarak belli yerlerdeki gölgelerini de yeniden tespit etmek gerekir.

Bu masalsı ve medyatik Orta Çağ şato modeli daha çok Loire Bölgesi'nin Rönesans döneminde inşa edilen ünlü şatolarına uygundur. Günümüzde internet sitelerinde "feodal şato" konusunda araştırma yapanlar, XII veya XIV. yüzyıla atfedilen harika, mazgallı yapılar, bazen de modern çağa ait eserlerle karşılaşır. Kısacası, Orta Çağ'da masal şatoları yoktu.

  • 7
  • 14
ORTA ÇAĞ'IN HAYATA BAKIŞI SADECE İÇ KARARTICI BİR BAKIŞ DEĞİLDİ
ORTA ÇAĞ’IN HAYATA BAKIŞI SADECE İÇ KARARTICI BİR BAKIŞ DEĞİLDİ

Aslında karanlık çağlar efsanesini çürütmek için Orta Çağ'ın ışığa duyduğu ilgiyi incelemek gerekir. Orta Çağ'da güzellik (orantının yanı sıra), ışıkla ve renkler ile özdeşleştirilirdi: Renk nüanslarının veya ışık ve gölge oyunlarının olmadığı, kırmızı, mavi, altın, gümüş, beyaz ve yeşilden oluşan senfonilerde görkem, her şeyi dışarıdan saran ve renkleri figürün dışına taşıran ışık tarafından belirlenmeyip bütünlüğün uyumundan neşet eder. Orta Çağ minyatürlerinde nesneler ışık saçıyor gibidir.

Orta Çağ insanlarının karanlık mekânlarda, ormanlarda, şato salonlarında, sadece şömine ışığıyla aydınlanan küçük odalarda yaşadığına şüphe yoktur. Ancak bir uygarlık hakkında hüküm verirken sadece ne olduğuna değil, ne şekilde temsil edildiğine de bakılmalıdır; aksi takdirde Rönesansı sadece Roma'nın yağmalanması, savaşlar, derebeylerinin cinayetleri ve katliamları aracılığıyla tanımamız gerekirdi, o zaman da bugün bildiklerimizi bilmez, bu dönemi günümüzde olduğu gibi göremezdik.

  • 9
  • 14
ORTA ÇAĞ KLASİK KÜLTÜRÜ GÖRMEZDEN GELMEZ
ORTA ÇAĞ KLASİK KÜLTÜRÜ GÖRMEZDEN GELMEZ

Her ne kadar Orta Çağ'da birçok antik dönem yazarının metinleri kaybedildiyse de (örneğin Homeros ve Yunan trajedi yazarları) Vergilius, Seneca, Martialis, Sallustius gibi yazarlar tanınırdı. Bu yazarların hafızada yerinin olması herkes tarafından tanınıyor olmaları anlamına gelmiyordu elbette.

Bazen bir yazar çok zengin bir kütüphanesi olan bir okulda iyi tanınsa da başka yerlerde hiç tanınmazdı. Ama bir bilgi açlığı vardı ve iletişimin bu kadar zor olduğu bir dönemde âlimler değerli el yazmaları bulmak için ellerinden gelen her şeyi yapardı.

  • 10
  • 14

Gerbert d'Aurillac'ın bu konuyla ilgili hikâyesi çok ünlüdür: d'Aurillac birisine yazdığı bir mektupta, Lucanus'un Pharsalia eserinin el yazması karşılığında ona deriden, küresel bir usturlap vereceğine dair söz verir. El yazması bulunur, ancak d'Aurillac eksik olduğunu görür. Lucanus'un eserini tamamlayamadığından habersiz olan d'Aurillac söz konusu kişiye sadece yarım küresel usturlap gönderir. Bu, efsaneye dayalı şirin bir hikâye olabilir, ama o dönemde klasik kültür sevgisinin ne kadar gelişmiş olduğunu da gösterir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN