Umberto Eco'ya göre Orta Çağ ne değildir?
O, yeri geldi engin bilgi birikimiyle karanlık Orta Çağ'ı anlattı, yeri geldi göstergebilim uzmanı olarak dünyadaki en küçük ayrıntının ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Kimden mi bahsediyoruz? 'Gülün Adı' ve 'Baudolino' romanlarında Orta Çağ'ı tüm detaylarıyla anlatan Umberto Eco'dan. Orta Çağ hakkında birçok klişe olduğunu, sinema ile televizyon programlarından öğrendiği gibi olmadığını öğreneceğiniz bilgileri sizler derledik.
Giriş Tarihi: 27.07.2019
08:54
Güncelleme Tarihi: 27.07.2019
10:49
Orta Çağ insanlarının karanlık mekânlarda, ormanlarda, şato salonlarında, sadece şömine ışığıyla aydınlanan küçük odalarda yaşadığına şüphe yoktur. Ancak bir uygarlık hakkında hüküm verirken sadece ne olduğuna değil, ne şekilde temsil edildiğine de bakılmalıdır; aksi takdirde Rönesansı sadece Roma'nın yağmalanması, savaşlar, derebeylerinin cinayetleri ve katliamları aracılığıyla tanımamız gerekirdi, o zaman da bugün bildiklerimizi bilmez, bu dönemi günümüzde olduğu gibi göremezdik.
ORTA ÇAĞ KLASİK KÜLTÜRÜ GÖRMEZDEN GELMEZ
Her ne kadar Orta Çağ'da birçok antik dönem yazarının metinleri kaybedildiyse de (örneğin Homeros ve Yunan trajedi yazarları) Vergilius, Seneca, Martialis, Sallustius gibi yazarlar tanınırdı. Bu yazarların hafızada yerinin olması herkes tarafından tanınıyor olmaları anlamına gelmiyordu elbette .
Bazen bir yazar çok zengin bir kütüphanesi olan bir okulda iyi tanınsa da başka yerlerde hiç tanınmazdı. Ama bir bilgi açlığı vardı ve iletişimin bu kadar zor olduğu bir dönemde âlimler değerli el yazmaları bulmak için ellerinden gelen her şeyi yapardı.
Gerbert d'Aurillac'ın bu konuyla ilgili hikâyesi çok ünlüdür: d'Aurillac birisine yazdığı bir mektupta, Lucanus'un Pharsalia eserinin el yazması karşılığında ona deriden, küresel bir usturlap vereceğine dair söz verir. El yazması bulunur, ancak d'Aurillac eksik olduğunu görür. Lucanus'un eserini tamamlayamadığından habersiz olan d'Aurillac söz konusu kişiye sadece yarım küresel usturlap gönderir. Bu, efsaneye dayalı şirin bir hikâye olabilir, ama o dönemde klasik kültür sevgisinin ne kadar gelişmiş olduğunu da gösterir.
ORTA ÇAĞ ANTİK ÇAĞ'IN BİLİMİNİ REDDETMEDİ
Orta Çağ büyük yolculuklara çıkılan bir dönemdir, ama çöken yollar, geçilmesi gereken ormanlar ve o dönemin herhangi bir denizcisine güvenip aşılması gereken denizler derken, yeterli düzeyde harita çizmeye imkân olmuyordu. Haritalar sadece bir fikir vermek için hazırlanıyordu.
Öte yandan herhangi bir tren çizelgesini ele alacak olursak, trenle Milano'dan yola çıkıp Ceneviz üzerinden Livorno'ya gidilecekse, kolaylıkla anlaşılan o bir dizi noktadan İtalya'nın şekli tam olarak anlaşılamaz. Ama istasyona gidecek birisi için İtalya'nın tam şekli önemli değildir.
ORTA ÇAĞ SADECE MİSTİK YANLILARININ DÖNEMİ DEĞİLDİ
Manastırların büyük nüfuz sahibi olduğu bir dönem olan Orta Çağ, sadece katı geleneklerin söz konusu olduğu ve özellikle duyusal bazlara tamamıyla duyarsız bir çağ değildir. Öte yandan Orta Çağ'ın klişelere indirgenmemesi gerektiği mistiklerin davranışlarında kendini tam olarak gösterir.