Yakın tarihimizin utanç yılları: İstiklal Mahkemeleri
Resmi tarih ve popüler kültür İstiklal Mahkemeleriyle pek ilgilenmedi, hatta yıllar boyu adını anmaktan bile kaçındı. İstiklal Mahkemeleri'nin nasıl kurulduğu, kimleri darağacına nasıl gönderdiği bugüne dek çok az kaleme alındı. "Asker kaçaklarını yakalayıp sorgulama" amacıyla kurulan bu mahkemeler zamanla amacından saptı; hükümetle ters düşen, bunu dile getiren veya bu doğrultuda iftiraya uğrayan kim varsa, hepsi bu mahkemelerde yargılandı. Onların içinde kurtuluş mücadelesinin büyük komutanı Kazım Karabekir Paşa da vardı, "şapka takmadığı" gerekçesiyle idam edilen İskilipli Atıf Hoca da... İstiklal Mahkemeleri, 92 yıl önce bugün kapatıldı.
Giriş Tarihi: 07.03.2019
10:38
Güncelleme Tarihi: 07.03.2019
10:45
"TÜM KONYA HALKI TUTUKLANSIN!"
Meclisten oy çokluğuyla çıkan karar korkunçtu. Kararda Konya'nın tümüne irticacı deniyor, hatta tüm Konya'nın tutuklanması emrediliyordu! Bu karar tarihe şu sözlerle geçti: "Bütün bir Konya bölgesi irticaya müsait bir bölge olduğundan gericiliğe müsait bir zemin oluşturulduğundan Konya halkının bütünüyle tutuklanmasına!"
İstiklâl Mahkemesi, o emir üzerine harekete geçti. Üç üyeli gezici mahkeme, Konya'ya gitti ve sadece üç gün içinde, Konya bozkırında 2 bin 300 kişi tutuklandı. Tutuklananlardan 805'i, yine üç gün içinde idam edildi. Olayın ardından tarihe şu sözlerle not düşüldü: "Konya merkezde 2 bin 300 kişi tutuklanmış, 805 kişi üç gün içinde idam edilmiştir. Bin 495 kişi de kürek, kala, bende ve ömür boyu gibi çeşitli cezalara çarptırılmışlardır."
Resmi tarihe yazılmayan bu gerçekler, ilk meclisteki muhalif kanadın ve koca bir milletin hafızasından da hiçbir zaman silinmedi.
"BUNLAR TAVUK DEĞİLDİR! HAYAT ÇOK YÜKSEKTİR!"
Aynı günlerde, mecliste sert tartışmalar da aralıksız devam ediyor, konu sık sık saltanat ve hilâfete geliyor, ancak tartışma o an kavgaya dönüyordu. O tartışmalar sırasında bir gün, muhalif kanadın vekillerinden Sinop mebusu Hakkı Hami Bey söz aldı ve doğrudan doğruya İstiklâl Mahkemelerini savunanlara seslendi:
"Efendiler İstiklâl Mahkemeleri'nde adam asmakla bizler gayemize ulaşacaksak, hiç ulaşmayalım. Pek çok masum canından oluyor. İdam tavuk öldürmek değildir, bunlar tavuk değildir. Hayat çok yüksektir!"
Ne yazık ki gerçekler, tam da Sinop mebusu Hakkı Hami Bey'in işaret ettiği gibiydi. Suçlu ya da masum fark etmiyor, Anadolu halkı akın akın darağaçlarına götürülüyordu. Taraflı tarafsız herkes, İstiklâl Mahkemelerinin yapısını ezbere biliyordu.
İstiklâl Mahkemesine bir isim bile takılmıştı. Mahkemenin halk arasındaki adı "Üç Aliler" divanıydı. Bu isim mahkemenin üç üyesinden; Kılıç Ali, Necip Ali ve mahkeme başkanı Kel Ali'den geliyordu. Ancak, Ali'lerin üçü de hukukçu değildi.
Sadece onlara verilen görevleri yerine getiriyorlar; muhalefeti susturuyor, yazarlardan yayıncılara, saltanatı savunanlardan, muhafazakârlara kadar herkese korku salıyorlardı.
Halk, ara ara eğer hilâfet kalkarsa dinimiz elden gider diye ayaklanıyordu ama her ayaklanmanın sonu mutlaka İstiklâl Mahkemesinde, oradan da yine mutlaka darağacında bitiyordu.
GENÇ TÜRKİYE SANCILI GÜNLER YAŞIYOR!
11 Ağustos 1923 günü, yeni bir meclis daha kuruldu ancak bu kez mecliste muhalefete yer verilmedi. Eskiler tümüyle tasfiye edildi ve bunun "inkılâplar" için gerekli olduğu söylendi.
İnkılâbın ne anlama geldiğini, İstiklâl Mahkemelerinin başkanı Kel Ali anlattı. "İnkılâplar; suçlular, hainler hatta şu veya bu nedenle vücudu zararlı olanlar kısacık mahkemelerden sonra öldürüldükleri zaman oluyor" diyerek, o dönem yaşananları meşrulaştırdı.
Meclis, muhalefetsizdi ama muhalefetsizlik uzun sürmeyecekti. Kısa süre sonra o meclisteki Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri bir araya gelip Cumhuriyet Halk Fırkasını kurdu.
Mustafa Kemal'in eski silah arkadaşları ise, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adı altında buluştu. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kuruluş bildirgesinde, kendini hürriyetten yana, "dine ve inançlara saygılı" olarak tanımlamıştı; ancak o son iki kelime tehdit sayıldı. Bu yüzden, o fırkanın ömrü uzun süreli olmadı.
HİLAFETİN KALDIRILMASI, ŞEYH SAİD'İ HAREKETE GEÇİRDİ!
Uzun süren tartışmalar sonunda, 3 Mart 1924'te beklenen son gerçekleşti. Genç Cumhuriyet, en büyük virajlardan birini döndü ve hilâfet o gün uzun tartışmaların sonunda kaldırıldı. Bu olayın ardından Anadolu'da içten içe kaynayan kazan da taştı.
Hilâfetin kaldırılmasının hemen sonrasında o zamanlar Elazığ sınırları içinde yer alan Ergani'ye bağlı Piran Köyü'nde bir isyan patlak verdi. İsyanın başında Nakşibendi Şeyhi Said vardı. Said, kısa sürede ilçeyi ele geçirdi, ardından da Elazığ'a girdi. Hatta birkaç gün içinde, Diyarbakır'ın kapısına kadar dayandı. İsyan Ankara'da tam bir deprem etkisi yaratmıştı.