Bi' hayat: Şeyhmus Erdinç
Ampute Futbol Milli Takımı, Dünya Kupası finalinde Angola'yı 4-1 mağlup ederek şampiyon oldu. Bu futbolculardan biri de Şeyhmus Erdinç'ti. Çocukken yaptığı kâğıttan toplarla bugün, rakip takımların filelerini havalandırıyor; azmiyle yılmadan, yıkılmadan kendini yeniden var edebiliyor ve yaşamıyla başkalarına büyük bir ilham veriyor. Kimden mi bahsediyoruz? Birazdan şahit olacağınız hayatın sahibi Ampute Futbol Milli Takım oyuncusu Şeyhmus Erdinç'ten... Erdinç, tek bir cümle ile özetliyor bize yaşadıklarını; "Hangimiz tamız, hangimiz tamamız?" Sahi, hangimiz tamamız?
Giriş Tarihi: 17.06.2022
17:06
Güncelleme Tarihi: 10.10.2022
12:09
TBESF Başkanı Muaz Ergezen:
🔸 Ülkemizde yaklaşık olarak %12 oranında bir engelli vatandaşımız var, bireyimiz var. Bu engelli bireylerimiz içinde de 4 milyon civarında bedensel engelli kardeşimiz var. Bedensel engelli kardeşlerimizin hayata tutunmaları, yeniden mücadeleyle sporun pozitif ruhuyla hayata katılmaları için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Bizler hayatın tüm olumsuzluklarına rağmen, bizden aldığı tüm unsulara rağmen yılmadan, yıkılmadan yeniden hayata katılarak burada kendimizi var etmeye çalışıyoruz.
Şeyhmus Erdinç:
🔸 Babam aslen konfeksiyon ustasıydı. Kendi atölyesi vardı. Ancak bundan önce İzmir'in bölgesel amatör takımlarının mücadele ettiği liglerde mücadele ettikten sonra İzmirspor'a transfer süreci gerçekleşiyor ve kendisi İzmirspor'da tam oynayacağı dönemde verem hastalığına yakalanıyor.
🔸 Verem hastalığına yakalandıktan sonra da futbolu bırakmak zorunda kalıyor. Tabi sözde bırakıyor, özde hala amatör takımlara geri dönüyor.
🔸 Çocuksunuz ister istemez bir baba sevgisi arıyorsunuz ama yok. Ama bu noktada onun bana miras bırakmış olduğu bir şey var; futbol.
Necah Erdinç (Anne):
🔸 Bir gün, lisedeyken protezi kırıldı. Arkadaşıyla beraber protezciye gittiler. Orada bir kişiyle tanıştı. O da dedi ki "Şeyhmus" dedi. "Ben Altay'da oynuyorum. Sen de Altayspor'da gelip oynamak ister misin?" Geldi, anne böyle böyle. "Tabi ki oğlum" dedim "Olabilir." dedim. Hani, önünü kesmek istemedim.
Şeyhmus Erdinç:
🔸 2009 yılında ben okulda kırdım protezim. Protezciye kadar beni arkadaşlarım götürdü. Tek ayak seke seke gittim protezciye kadar bu arada.
🔸 Orada Altay Ampute Futbol takımında oynayan bir kaleci abimiz ismi Mehmet Akar, "Sen, futbol oynamak ister misin" dedi, "Ama dedi kolay değil bak dedi bu işler." Bana yapabilir mi yapamaz mı gözüyle bakıyorlar. Çünkü ilk görüşte çok cılız ve çelimsiz bir çocuk gelmiş karşılarına, "top oynayacağım ben" diyor. Antrenmana çıktık dedi ki "Bak böyle yürüyeceksin." Kanadiyenle yürümeyi gösteriyor bana.
🔸 "Ben" dedim "Yürüyemem, koşarım" dedim. "Nasıl yani" dediler. 10. dakikadan sonra ben koşmaya başladım kanadiyenle. Hani böyle şimdiki kadar akıcı değil ama kanadiyeni atıyorum, koşmaya çalışıyorum. Hasib Hoca dedi ki "Bu çocuktan olur" Bana sonra söylüyorlar, "Bunun hemen lisansını çıkarın, başka bir yere kaçmasın." demiş.
Şeyhmus Erdinç:
🔸 Tarihler 2010'u gösterdiğinde bir hafta içinde lisansım çıktı, ampute futbolda. Ondan sonra da tabi ben heyecanlıyım ilk antrenmana gittim. Çıkışta soruyorum "Bana lisans çıkartacak mısınız, ben oynayacak mıyım?" diye… Bir haftanın sonunda, bir aylık bir eğitim süreciyle ampute futbolun ilk resmi müsabakama başladım, oynadım.
🔸 Hasib Hoca, bana tek tek topa vurmayı öğretti. "Bak oğlum buraya pas atacaksın, bak oğlum şöyle gideceksin, bak oğlum bu kanadiyen böyle tutulur" falan.
🔸 Bize vermiş olduğu eğitimden bir ay sonra, gün geldi ve çattı. Antep'te bir maça çıkacağız. Tabi ben yedek kadrodayım. Sağ olsun o dönem beni son beş dakika dahi olsa sahaya çıkarttı. Bana yetmedi. Benim içimde bir alev yanmaya başladı. O farklı duyguları bir anda yaşadığım bir gündü.
Kurtuluş Mustafa Kök (Arkadaşı):
🔸 Ampute futbola başladığımda ilk oda arkadaşımdı, kendisi. İkimizin hayat hikâyesi aslında aynı; o da çok zorlu bir süreçten geldi. Şu an bu seviyeye çıkmasının en büyük sebeplerinden bir tanesi; gerçekten çok hırslı, çok çalışkan, çok istekli ve azimli olması…
Şeyhmus Erdinç:
🔸 İnsanın kalbinde şöyle bir küt küt atar ya, ben böyle İzmir'e dönene kadar içimde bir alev olduğunu, böyle bir şeylerin hırsının bende başladığını o gün hissettim ve o hafta antrenmanlarda çok sıkı çalıştım. Bana yürü diyorlar ben koşuyorum. Oğlum topu kap diyorlar adamların ayağına basıyorum. Hasib hocaya en son şikayetlenmeye başladı takım arkadaşlarım, haklı olarak. Döndü dedi ki takıma Hasib Hoca, "O çocuk böyle yetişecek. Siz abilik yapacaksınız bu çocuğa. Biraz canınız yanmış ne olmuş yani".
🔸 Benim ilk defa arkamda duran bir insan vardı. Çünkü babasını kaybetmiş, işte psikolojik sorunlardan çıkmış kendi arkadaş çevresinde böyle sivrilen ama tanımadığı bir kişi olduğunda da böyle içine kapanan Şeyhmus gitti o günden sonra, başka biri gelmeye başladı.
Rahmi Özcan (Arkadaşı):
🔸 O geldiğinde 6 yıllık bir oyuncuydum ben, çok azimli, hırslı, onun zaten çalışma isteği ve azmi yüzünden hocamız takımımıza kazandırmak istedi. O da zaten kimsenin yüzünü kara çıkarmadı . Hem karakteriyle hem oyun özelliğiyle hem de azim ve mücadelesiyle abilerinin gittiği yoldan hep o devam ettirdi.
Şeyhmus Erdinç:
🔸 Antalya'ya gidiyoruz, o hafta. Ben, tabi heyecan var, ama aklımın ucunda hep şu var. Oynamayacaksın hani kendini de çok böyle odaklama sonra hayal kırıklığı yaşama.
🔸 "Şeyhmus" dedi, kaldırdım kafayı benim ismim var sol kanatta böyle. Aslında ben orta sahayım yani ben merkez oyuncusuyum. Ben şaşkınım ama bir yandan titriyorum. Sahaya çıktık, 1 -0 gerideyiz.
🔸 Şimdi genç bir oyuncusunuz, ilk defa ilk 7 çıkıyorsunuz ve aklınızda şu ışık yanıyor, golü yedik, beni oyundan alacak. Çünkü en tecrübesizi benim sahanın. Gol atacağım diye çıldırıyorum. Arıyorum aranıyorum top gelecek ceza sahası içerisine atıyorum kendimi, onun peşinden koşuyorum, onu ittiriyorum falan. Pozisyon oldu sol kanatta. Yakup abiyle al-ver yaptık, ben ona verdim o bana tekrar attı, ben onu çıkardım derken araya biri girdi, korner oldu.
🔸 Hani hayatın böyle slowmotion olduğu bir anı düşünün, böyle salise salise akıyor zihnimde olay. Top önüme düştü, sekti, çok yüksek bir sekiş değildi. Sekti ve çok tatlı bir şekilde hani bana dokun kaleye gideyim diyor yani her şey benim için orada. Dokundum. Topa dokunurken rakip kalecinin kasığına kanadiyenimi basmışım, kendi takım arkadaşımın ayağına kanadiyenimi basmışım. Zaten topa dokunuyorum, dokunduktan sonra yere yuvarlanıyorum tam bir basış olmadığı için. Gol oldu: 1 -1. Ben çıldırıyorum, gol sevinçleri falan... Neyse maç bitti. 3-1 kazandık maçı. Geri dönüş yolunda benden mutlusu yok tabi . Döndük, 6 ay sonra milli takım kampına davet edildim.