Arama

Bi' hayat: Şeyhmus Erdinç

Ampute Futbol Milli Takımı, Dünya Kupası finalinde Angola'yı 4-1 mağlup ederek şampiyon oldu. Bu futbolculardan biri de Şeyhmus Erdinç'ti. Çocukken yaptığı kâğıttan toplarla bugün, rakip takımların filelerini havalandırıyor; azmiyle yılmadan, yıkılmadan kendini yeniden var edebiliyor ve yaşamıyla başkalarına büyük bir ilham veriyor. Kimden mi bahsediyoruz? Birazdan şahit olacağınız hayatın sahibi Ampute Futbol Milli Takım oyuncusu Şeyhmus Erdinç'ten... Erdinç, tek bir cümle ile özetliyor bize yaşadıklarını; "Hangimiz tamız, hangimiz tamamız?" Sahi, hangimiz tamamız?

Şeyhmus Erdinç:

🔸 Tarihler 2010'u gösterdiğinde bir hafta içinde lisansım çıktı, ampute futbolda. Ondan sonra da tabi ben heyecanlıyım ilk antrenmana gittim. Çıkışta soruyorum "Bana lisans çıkartacak mısınız, ben oynayacak mıyım?" diye… Bir haftanın sonunda, bir aylık bir eğitim süreciyle ampute futbolun ilk resmi müsabakama başladım, oynadım.

🔸 Hasib Hoca, bana tek tek topa vurmayı öğretti. "Bak oğlum buraya pas atacaksın, bak oğlum şöyle gideceksin, bak oğlum bu kanadiyen böyle tutulur" falan.

🔸 Bize vermiş olduğu eğitimden bir ay sonra, gün geldi ve çattı. Antep'te bir maça çıkacağız. Tabi ben yedek kadrodayım. Sağ olsun o dönem beni son beş dakika dahi olsa sahaya çıkarttı. Bana yetmedi. Benim içimde bir alev yanmaya başladı. O farklı duyguları bir anda yaşadığım bir gündü.

Kurtuluş Mustafa Kök (Arkadaşı):

🔸 Ampute futbola başladığımda ilk oda arkadaşımdı, kendisi. İkimizin hayat hikâyesi aslında aynı; o da çok zorlu bir süreçten geldi. Şu an bu seviyeye çıkmasının en büyük sebeplerinden bir tanesi; gerçekten çok hırslı, çok çalışkan, çok istekli ve azimli olması…

Şeyhmus Erdinç:

🔸 İnsanın kalbinde şöyle bir küt küt atar ya, ben böyle İzmir'e dönene kadar içimde bir alev olduğunu, böyle bir şeylerin hırsının bende başladığını o gün hissettim ve o hafta antrenmanlarda çok sıkı çalıştım. Bana yürü diyorlar ben koşuyorum. Oğlum topu kap diyorlar adamların ayağına basıyorum. Hasib hocaya en son şikayetlenmeye başladı takım arkadaşlarım, haklı olarak. Döndü dedi ki takıma Hasib Hoca, "O çocuk böyle yetişecek. Siz abilik yapacaksınız bu çocuğa. Biraz canınız yanmış ne olmuş yani".

🔸 Benim ilk defa arkamda duran bir insan vardı. Çünkü babasını kaybetmiş, işte psikolojik sorunlardan çıkmış kendi arkadaş çevresinde böyle sivrilen ama tanımadığı bir kişi olduğunda da böyle içine kapanan Şeyhmus gitti o günden sonra, başka biri gelmeye başladı.

Rahmi Özcan (Arkadaşı):

🔸 O geldiğinde 6 yıllık bir oyuncuydum ben, çok azimli, hırslı, onun zaten çalışma isteği ve azmi yüzünden hocamız takımımıza kazandırmak istedi. O da zaten kimsenin yüzünü kara çıkarmadı. Hem karakteriyle hem oyun özelliğiyle hem de azim ve mücadelesiyle abilerinin gittiği yoldan hep o devam ettirdi.

Şeyhmus Erdinç:

🔸 Antalya'ya gidiyoruz, o hafta. Ben, tabi heyecan var, ama aklımın ucunda hep şu var. Oynamayacaksın hani kendini de çok böyle odaklama sonra hayal kırıklığı yaşama.

🔸 "Şeyhmus" dedi, kaldırdım kafayı benim ismim var sol kanatta böyle. Aslında ben orta sahayım yani ben merkez oyuncusuyum. Ben şaşkınım ama bir yandan titriyorum. Sahaya çıktık, 1 -0 gerideyiz.

🔸 Şimdi genç bir oyuncusunuz, ilk defa ilk 7 çıkıyorsunuz ve aklınızda şu ışık yanıyor, golü yedik, beni oyundan alacak. Çünkü en tecrübesizi benim sahanın. Gol atacağım diye çıldırıyorum. Arıyorum aranıyorum top gelecek ceza sahası içerisine atıyorum kendimi, onun peşinden koşuyorum, onu ittiriyorum falan. Pozisyon oldu sol kanatta. Yakup abiyle al-ver yaptık, ben ona verdim o bana tekrar attı, ben onu çıkardım derken araya biri girdi, korner oldu.

🔸 Hani hayatın böyle slowmotion olduğu bir anı düşünün, böyle salise salise akıyor zihnimde olay. Top önüme düştü, sekti, çok yüksek bir sekiş değildi. Sekti ve çok tatlı bir şekilde hani bana dokun kaleye gideyim diyor yani her şey benim için orada. Dokundum. Topa dokunurken rakip kalecinin kasığına kanadiyenimi basmışım, kendi takım arkadaşımın ayağına kanadiyenimi basmışım. Zaten topa dokunuyorum, dokunduktan sonra yere yuvarlanıyorum tam bir basış olmadığı için. Gol oldu: 1 -1. Ben çıldırıyorum, gol sevinçleri falan... Neyse maç bitti. 3-1 kazandık maçı. Geri dönüş yolunda benden mutlusu yok tabi. Döndük, 6 ay sonra milli takım kampına davet edildim.

  • 10
  • 17

Kurtuluş Mustafa Kök (Arkadaşı):

🔸 Bir hayali vardı, milli takım sporcusu olmak… Ve sabah saat 6'da kalkar, koşuya giderdik, çalışırdık. Ben normal çalışırdım, o benden iki kat, üç kat daha fazlasını çalışırdı. Güneşte yandığı günler, sahanın sıcaklığından ayağının altının su topladığı günler olurdu. Normal yürüyemezdi artık çünkü o kadar çok koşardı ki. Şu an burada, kendisi milli takımın vazgeçilmez dinamosu, en iyi sporcularından birisi…

Şeyhmus Erdinç:

🔸 İzmir Altay kulübünde, 6 ay ampute futbol oynayarak milli takıma davet edildim. Tabi benim için daha çok hazır değilim milli takıma, biliyorum bunun farkındayım, şu an farkındayım ama, o zaman sorsanız benden iyisi yok.

🔸 Orada bir adam var, oranın takım kaptanı İsmail Temiz. Daha sonra bana baba yarısı olacak o adam, bana orada sahip çıktı.

  • 11
  • 17

İsmail Temiz (Etimesgut Belediyesi Ampute Spor Kulübü Teknik Direktörü):

🔸 Şeyhmus Erdinç'i milli takım kaptanlığım dönemde ilk defa hazırlık kampına geldiğinde genç bir çocuktu, genç bir arkadaşımızdı. Gördüm ve yeteneği olduğunu düşündüm.

Şeyhmus Erdinç:

🔸 Kamp bitti, İsmail hoca dedi ki "Ankara'ya gelmek ister misin, benim bir takımım var. Ankara'da futbol oynamak ister misin" dedi. "Olur" dedim. Bir birey olarak ilk kararımı o gün verdim. Ben Ankara'ya gidiyorum.

İsmail Temiz (Etimesgut Belediyesi Ampute Spor Kulübü Teknik Direktörü):

🔸 Lise bir öğrencisiydi. Benim evime en yakın okula kaydettirdim kendi çocuklarımla birlikte. Orada hem okuluna devam etti hem çalışmalarına devam etti.

Şeyhmus Erdinç:

🔸 İsmail Hoca dedi ki "Bu işi ya yapacaksın ya İzmir'e geri döneceksin." "Buranın" dedim "Kalıcı oyuncusu olacağım, ben buranın takım kaptanı da olacağım" dedim. "En iyi oyuncusu da olacağım" dedim "siz de göreceksiniz".

🔸 Dedim "Her gün seninle koşalım mı hocam?" "Koşalım" dedi. Eviyle benim evimin arasında bir kilometre bir buçuk kilometre falandı. Onun evine kadar yürüyordum. Ondan sonra onunla koşmaya başlıyordum.

🔸 İsmail Hoca orada bir babalık, bir hocalık yaptı. 2011'de milli takıma artık demirbaş olarak adımı yazdırmak adına gittim. Sahada oynamaya başladım. Ama bir goller kaçırıyorum. Dedim ben bunu geliştirmem lazım. Herkesten önce gittim antrenmana. Topu koydum, şut attım, topu koydum, şut attım. Vurdum, vurdum, vurdum. Baktım ondan sonra şutlarım düzelmeye başladı ama fizikken yetersizim. Bu sefer işte koşmaya, İsmail Hoca dedi ki koşacaksın. Her gün 40 dakika 45 dakika koşturmaya başladı beni. "Bak oğlum topu evet böyle vuruyorsun doğru ama şöyle şu açıyla da gelmen lazım. Topu geniş alana doğru kontrol edip oyunu geniş açman lazım" falan. Artık psikolojik eğitime başlamıştı İsmail Hoca.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN